Doğankent

Doğankent daha önce Tirebolu ilçe sınırları içerisinde nahiye iken, 1990 yılında çıkarılan kanunla ilçe statüsüne kavuşmuştur.
Doğankent daha önce Tirebolu ilçe sınırları içerisinde nahiye iken, 1990 yılında çıkarılan kanunla ilçe statüsüne kavuşmuştur.

Doğankent, Karadeniz sahilinde yer alan Tirebolu’dan 31 kilometre içeride Giresun ilinin bir ilçesidir. Giresun, Doğankent arası 77 kilometredir ve bu mesafe yaklaşık 1 saat 5 dakika sürmektir.

İlçenin bilinen en eski ismi Kürtün-i Zir, Manastırbükü ve Harşit idi. Doğankent ismi, yörede yaşayan Türkmenlerin eskiden yoğun olarak doğan besleme alışkanlığından dolayı verilmiştir.

Doğankent ilçesinin kuruluşu hakkında çok bir bilgi yoktur. Sadece Kürtün-i Zir olduğu zamanından sonrası bilinmektedir. Doğankent ilçesinin ahalisi Çepni boyundandır. Çepniler, Anadolu’ya yerleşmeye başladıkları sıralarda bu vadiden geçtiği bilinmektedir. Bu vadiden geçen Çepniler önceleri yaylalarda (Güvende, Masur, Çatakçayır, Halilbeğ, Pinti yaylaları), daha sonra alçaklara Harşit vadisi bölümlerine yerleşmişlerdir. Genellikler Tirebolu, Görele, Espiye taraflarına doğru yerleşim mevcuttur. Türklerde ilk yerleşimler Çepni boyu ile olmuştur. Orta Asya’dan göç eden Çepniler bu vadiye ve Giresun sahiline yerleşmiştir. Türklerin iskân politikası ve göç hayatı yaşamaları buraların Türkleşmesinde etkili olmuştur. 1’inci Dünya savaşına kadar Türkler, Ermeniler ve Ruslar birlikte yaşamışlar ve savaş ile bu değişik milletler birbirleriyle savaşmışlardır.

1952 yılına kadar Gümüşhane’ye bağlı olan Doğankent’in bu bağlılığına son verilerek Giresun’a bağlanmış, 1961 yılında da Harşit olan adını bırakarak Doğankent adını almıştır. Doğankent daha önce Tirebolu ilçe sınırları içerisinde nahiye iken, 20 Mayıs 1990 tarih ve 3644 Sayılı Kanun’la ilçe statüsüne kavuşmuştur.

Yörede yaşayan Türkmenlerin eskiden yoğun olarak doğan besleme alışkanlığından dolayı ismini alan Doğankent’in bilinen en eski ismi Kürtün-i Zir, Manastırbükü ve Harşit idi.
Yörede yaşayan Türkmenlerin eskiden yoğun olarak doğan besleme alışkanlığından dolayı ismini alan Doğankent’in bilinen en eski ismi Kürtün-i Zir, Manastırbükü ve Harşit idi.

5 mahalle ve 9 bağlı köyü bulunan Doğankent’in 2022 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi verilerine göre toplam nüfusu 6.715’tir. Bunun 3.474’ünü erkek nüfusu, 3.241’ini kadın nüfusu oluşturmaktadır. İlçe merkez nüfusu 4.545’tir, bu nüfusun 2.381’i erkek, 2.164’ü kadın nüfustur. Toplam köy nüfusu ise 2.170’tür. Köy erkek nüfusu 1.093, köy kadın nüfusu ise 1.077’dir.

Doğankent’in Mahalleleri: Merkez Mahallesi, Sadaklı Mahallesi, Süttaşı Mahallesi, Yenimahalle, Yeşiltepe Mahallesi.

Doğankent’in Köyleri: Çatak Köyü, Çatalağaç Köyü, Doymuş Köyü, Güdül Köyü, Güvenlik Köyü, Kozköy Köyü, Oyraca Köyü, Söğütağzı Köyü, Yeniköy Köyü.

Doğankent’in içerisinden Harşit Çayı geçerek Karadeniz’e dökülmektedir.
Doğankent’in içerisinden Harşit Çayı geçerek Karadeniz’e dökülmektedir.

DOĞANKENT’İ TANIYALIM

DOĞANKENT (MERKEZ) MAHALLESİ

İlçe merkezinin kurulu bulunduğu Doğankent (Merkez) mahallesinin yerleşim yeri bölge coğrafyasına göre nispeten toplu olup ulaşım, haberleşme, su, elektrik ve altyapı hizmetlerinin büyük çoğunluğu tamamlanmış durumdadır. İlçedeki işyerlerinin hemen hemen tamamına yakını bu mahallede toplanmış bulunmaktadır.

SADAKLI MAHALLESİ

Tirebolu-Doğankent karayolunun iki yanında dağınık bir yapıya sahip olarak yerleşmiş olan Sadaklı Mahallesi, daha çok kamu kurumları ve okulların bulunduğu bölümde son yıllarda hızlı bir gelişim göstermiştir. Okullar ve resmi binaların tamamına yakını bu mahallenin merkez mahalle ile birleştiği kesimde konuşlanmış bulunmaktadır. Arslancık Santrali’ne su temin edecek tünelin Doğankent’ten giriş kısmı da bu mahallenin Alimler Sokağı’nın olduğu bölümde bulunmaktadır.

Sadaklı Mahallesi’nin bir kısmının 1990 yılındaki sel afetinde zarar görmesi nedeniyle Harşit Çayı’nın hemen yanı başında konuşlanan mevkii afet bölgesi olarak ilan edilmiştir. Arslancık Barajı inşaatının başlamasıyla Harşit Çayı kenarındaki Alimler Sokağı’nın bulunduğu yerleşim yerinin boşaltılarak başka yere nakli kaçınılmaz olacaktır.

1952 yılına kadar Gümüşhane’ye bağlı olan Doğankent’in bu bağlılığına son verilerek Giresun’a bağlanmış, 1961 yılında da Harşit olan adını bırakarak Doğankent adını almıştır.
1952 yılına kadar Gümüşhane’ye bağlı olan Doğankent’in bu bağlılığına son verilerek Giresun’a bağlanmış, 1961 yılında da Harşit olan adını bırakarak Doğankent adını almıştır.

SÜTTAŞI MAHALLESİ

Mahalle meyilli bir arazi yapısına sahip olduğundan yerleşim de dağınık bir şekildedir. Ulaşım sorunu hemen hemen çözümlenmiş durumda olan mahallenin Deregözü mevkiindeki vasıta yolu karayolları ağına alınmıştır.

Hidroelektrik santrali, idari bina ve lojmanları bu mahallede konuşlanmış bulunmaktadır. Mahallede 1 ilköğretim okulu, 2 birleştirilmiş sınıflı ilkokulu (BSİO) bulunmaktadır. Tepealan, Kayabaşı, Ağaçbaşı yaylaları Süttaşı Mahallesi sınırları içerisinde bulunmaktadır.

YENİMAHALLE

İlçe merkezinin kurulu bulunduğu Doğankent (Merkez) mahallesinin ikiye bölünmesiyle 2010 yılında oluşturulan bir mahalledir.

YEŞİLTEPE MAHALLESİ

Belen, Kıyıköy ve Çöçen mevkilerinin Süttaşı Mahallesi’nden ayrılarak 2010 yılında oluşturulan bir mahalledir.

Doğankent, I. Dünya savaşından sonra Harşit adını almıştır. Harşit kelime olarak Fars’ça bir kelime olup Hurşit’ten gelmekte ve mana olarak güneşin en sıcak yeri anlamına gelmektedir.
Doğankent, I. Dünya savaşından sonra Harşit adını almıştır. Harşit kelime olarak Fars’ça bir kelime olup Hurşit’ten gelmekte ve mana olarak güneşin en sıcak yeri anlamına gelmektedir.

DOĞANKENT’İN TARİHİ

İlçenin merkez nüfusu 4.545, köyleri ile birlikte toplam nüfusu 6.715’i bulmaktadır. İlçe çok yoğun bir göç vermiştir. Genellikle Marmara bölgesine olan göçler ilçenin nüfusunu çok etkilemiştir. İlçenin gurbette olan kişilerle nüfusunun 35.000 olduğu tahmin edilmektedir. Çoğu gurbette olan halk, yaz aylarında ve bayramlarda ilçeye ve köylerine gelmekte, yaylalarda şenlikler düzenlemektedir.

Bir Türkmen boyu olan Çepni boyunun buraya gelerek yerleştiği bilinmektedir. Giresun ve Gümüşhane arasında bir bağlantı noktasıdır. 1914 yıllarındaki Rus harbi zamanlarında ilçenin sadece baraj ve santral tarafı işgal edilmemiştir. Yakın zamanda olan bir sel ile ilçe yeniden yapılanmaya başlamıştır.

Sultan Alparslan’ın Malazgirt zaferinden sonra (1071) bu bölge Selçuklulara, onlardan da Osmanlıların egemenliğine geçmiştir. Osmanlıların egemenliğine geçişi Fatih Sultan Mehmet’in 1461 yılındaki Trabzon seferi ile olmuştur. Doğankent’in ilk ismi Kürtün-ü Zir idi. Şimdiki Kürtün ise Kürtün-ü Bâla olarak anılmakta idi. Bundan 500 yıl önce Kürtün-ü Zir ismi Manastırbükü (Manastıra sapan yol anlamındadır) olarak değişmiştir. Bu dönemde bu bölgede halkın büyük çoğunluğunu Müslümanlar temsil etmekte, onlar yaşamakta idi. O sırada idari şekil nahiye müdürlüğü olup, nahiye müdürü 4 ay süre ile Kürtün-ü Zir (Harşit), kalan sürede ise Kürtün-ü Bâla’da oturmakta, her iki nahiyeyi bu şekilde idare etmekte idi. O sıralarda kasaba Gümüşhane’ye, orası da sancak olarak Trabzon’a bağlı idi.

İlçe I. Dünya savaşından sonra Harşit adını almıştır. Harşit kelime olarak Fars’ça bir kelime olup Hurşit’ten gelmekte ve mana olarak güneşin en sıcak yeri anlamına gelmektedir. Başka bir rivayete göre; “Har: Diken, Şit: Taş, çakıl” demektir. Osmanlılar zamanında buralara dikenlik, taşlık, çakıllık denilmiştir. Bu kasaba; 1916 yılında Çarlık Rusyası tarafından işgal edilmiş, ancak Harşit Çayı’nın karşı tarafına (şimdiki HES’in olduğu bölgeye) geçememiş ve Harşit, 1918’e kadar Rus işgali altında kalmıştır. İşgal 15 Şubat 1918’de sona ermiştir.

Yönetim olarak l. Mahmut döneminden sonra meydana çıkan ve adına voyvoda denilen derebeyliklerce yönetilmiş, ilk kez Yakup oğlu İbrahim Ağa, Kürtün-ü Bâla’da yönetimi ele geçirerek bir süre derebeyi olarak yönetimi sürdürmüştür. Yönetime devam ederken gezmek maksadıyla Harşit’e geldiğinde Şit Köyü’nde vurularak öldürülmüş, onun ölümünden sonra yönetim oğlu Emin Ağa’ya geçmiş, 1836 Tanzimatı’ndan sonra derebeylik yönetimi ortadan kaldırılarak devlet yönetimine geçiş sağlanmıştır. İlçenin 1952 yılında Gümüşhane’ye bağlılığına son verilerek Giresun’a bağlanmış, burası 1961 yılında Harşit adını bırakarak Doğankent adını almıştır. Doğankent daha önce Tirebolu ilçe sınırları içerisinde nahiye iken, 20 Mayıs 1990 tarih ve 3644 Sayılı Kanun’la ilçe statüsüne kavuşmuştur.

Doğankent, Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde bazen Tirebolu’ya bazen de Torul’a bağlanmıştır. Nahiyenin Tirebolu’ya bağlanması, bununu halk tarafından istenilmesi tamamen iktisadî şartların bir neticesidir.
Doğankent, Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde bazen Tirebolu’ya bazen de Torul’a bağlanmıştır. Nahiyenin Tirebolu’ya bağlanması, bununu halk tarafından istenilmesi tamamen iktisadî şartların bir neticesidir.

HARŞİT’TEN DOĞANKENT’E

Bugün Doğankent denilen ilçe merkezi daha önce Harşit (Harşid) adıyla anılmakta idi ve nahiye bu adını Harşit suyundan almıştı. İttihat ve Terakki döneminde Enver Paşa tarafından yayınlanan tamim gereği buranın adı Büyüksu olarak değiştirilmek istenmişti. Savaş yılları araya girince bu karar uygulanamamıştır. Ama yıllar sonra 10 Temmuz 1964 tarih ve 11750 sayılı Resmi Gazete’de Harşit santraline ismini veren Harşit bucağının ismi Doğankent olarak değiştirilmiştir.

XV. ve XVI. yüzyıl tahrir defterlerinde Harşit adında bir köyün varlığı tespit edilmektedir. Harşit, derenin sol kıyısında yer almaktadır. Harşit vadisinde kışlamakta olan Çepni Türkleri, muhtemelen aynı maksatla 1380’de bugünkü Harşit kasabasının bulunduğu yere inmişlerdi. Fatih Sultan Mehmet döneminde Giresun ile Vakfıkebir arasındaki kıyılar ve Harşit’in aşağı boyu, komşu yerli Çepniler başta olmak üzere Türkmenlere ve dolayısıyla Osmanlılara katılmıştı.

1530 tarihli icmal defterine göre 21 hanelik köyün toplam nüfusu 100 kişi dolayında idi. Ayrıca, burada müsellem statüsünde 10 hane, vergi muafiyetli olarak da 8 hane mevcuttu. Bunların ilavesiyle köyün toplam nüfusu 200’e yaklaşmaktaydı. Bu durumda Harşit Köyü, büyük bir yerleşim yeriydi. Ayrıca, köylülerin şahin yetiştirdikleri, doğan besledikleri görülmektedir. Kasabalaşma sürecinde bu durum önemli bir altyapı sağlamış olmalıdır.

1837’de Harşit nahiyesi Kürtün-i Bâlâ kazasına bağlı idi ve bahsi geçen yılda Harşit, Kuzan (Söğütağzı), Çatık (Çatak), Güdül, Koz, Sadağlı, Manasur, Tandula (Dandu – Süttaşı), Şadı (Çatalağaç), Doymuş, Kanyaş (Güvenlik), Manasurbükü (Doğankent) adlı 12 köyü bulunmakta, bu köylerde 350 hanede Müslüman (Türk) nüfus yaşamaktaydı. Bu sırada Harşit Köyü imamı İbrahim Efendi, muhtarı Molla İbrahim; Kuzan Köyü muhtarı Hüseyin; Çatak Köyü muhtarı Mehmed; Sadağlı Köyü muhtarı Ahmed; Tandul Köyü imamı Hasan Efendi, muhtarı Eyüb; Şadı Köyü imamı İbrahim oğlu Molla Salih, muhtarı Veli; Doymuş Köyü muhtarı Mustafa idi. 1843 yılında ise Harşit nahiyesi; Harşit, Karga, Sadağlı, Kuzan, Manasur, Çatak, Güdül, Tandul, Manasurbükü, Kanyaş, Şadı, Doymuş adlı köylerden oluşuyordu.

Harşit nahiyesi Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde bazen Tirebolu’ya bazen de Torul’a bağlanmıştır. Nahiyenin Tirebolu’ya bağlanması, bununu halk tarafından istenilmesi tamamen iktisadî şartların bir neticesidir. Harşit nahiyesi o dönemde Tirebolu’ya yedi-sekiz saatlik mesafede, Torul kazasına ise on beş saatlik mesafede bulunmaktadır. Harşitliler, yılın dokuz ayını Tirebolu’da geçirmekte, vergilerini de Tirebolu’da ödemektedirler. Nahiyenin Torul kazasından ayrılarak Tirebolu’ya bağlanmak istenmesine dair mevcut belgelerin biri Harşit Belediye Reisi Hasan Ağa’nın 1915 tarihli bir telgrafı, diğeri vilayet meclisi üyelerinden Salih Efendi’nin verdiği takrire dair Trabzon Vilayeti’nden Dahiliye Nezareti’ne gönderilen bir arzdır. Harşit Belediye Reisi Hüseyin Ağa, İstanbul’a çektiği bir telgrafta Torul’dan ayrılarak Tirebolu’ya bağlanmak istediklerini beyan etmiştir.

Trabzon Vilayet Meclisi üyelerinden Tirebolulu Salih Efendi, Harşit nahiyesinin Tirebolu ile bu yakın ilgisini ve konumu dile getiren bir takrir vermiş ve takrir üzerine Trabzon Vilayet Meclisi’nde yapılan görüşmede Harşit nahiyesinin Tirebolu’ya bağlanması uygun görülmüştür (31 Kanûn-i Sânî 1330/13 Şubat 1915). Yine, 1918 tarihli bir belgede, Harşit nahiyesinin Tirebolu’ya bağlanması hususunda 2 Nisan 1332 (15 Nisan 1916) tarihinde bir irade-i seniyye çıkartıldığı kayıtlıdır.

Bu idarî konumunu bir müddet devam ettirdiği anlaşılan Harşit nahiyesi, 1 Mart 1338 (1922) tarihinden itibaren tekrar Torul’a bağlanmıştır.

Bu tarihten sonra bazen Tirebolu’ya, bazen de Torul’a bağlanan Harşit nahiyesi, 25 Mayıs 1990 tarih ve 20523 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 3644 Sayılı Kanun’la ilçe merkezi haline getirilmiştir.

OSMANLI ARŞİVİNDEN BİR BELGE

“Harşid nâhiyesi merbût bulunduğu Torul kazâsına on beş ve Tirebolu’ya yedi – sekiz sâ’at mesâfede olup ahâlîsinden bir kısmı Tirebolu’dan ev ve arâzi edinerek yaz mevsiminde karyelerinde ve senede dokuz ay da Tirebolu’da ikâmet ve bütün ihtiyâcât-ı beşeriyyelerini dahi Tirebolu’dan tedârik etmekde oldukları gibi emvâl-i emîriyyelerinin tahsîli içün me’mûrin-i mâliye dâ’ima Tirebolu’da bulunmakda olduğundan mu’âmelât-ı umûmiyyelerinin te’mîn-i teshîli zımnında nâhiye-i mezkûrenin Tirebolu kazâsına rabt ve ilhâkına dâir Meclis-i Umûmî Vilâyet-i Tirebolu a’zâsından Sâlih Efendi tarafından verilen 21 Kanûn-i Sânî 1330 (3 Şubat 1915) tarihli Takrîr, Hey’et-i Umûmiye’de kırâ’at ve îcâbı müzâkere olundu.

Harşit nâhiyesi hakîkaten Torul kazâsına on beş ve Tirebolu’ya sekiz sâ’at mesâfede olduğu ve ahâlîsinin ihtiyâcât ve mesâlih-i umûmiyyelerinin tesviyesi içün yegâne iskele ve ticâretgâhları Tirebolu kazâsı olup yalnız umûr-ı resmiyyelerinden dolayı ahâlîsinin on beş sâ’at bu’d mesâfede bulunan Torul kazâsına azîmetleri bâ’is-i müşkilât-ı umûmiyyenin te’mîn ve teshîli zımnında nâhiye-i mezkûrenin Torul kazâsından fekk-i irtibâtıyla Tirebolu kazâsına rabt ve ilhâkı muvâfık görülmekle icrâ-yı îcâbı husûsuna karar verilmiş olmağın ol-bâbda.”

Ömer Nasuhi Bilmen, Elmalı Muhammet, İsmail Hakkı Erzurumlu gibi önemli İslam alimleri Doğantent’te açılan medreseden yetişmiştir.
Ömer Nasuhi Bilmen, Elmalı Muhammet, İsmail Hakkı Erzurumlu gibi önemli İslam alimleri Doğantent’te açılan medreseden yetişmiştir.

DOĞANKENT’TE EĞİTİM ÖĞRETİM

Tarihi süreç içerisinde eğitim ve öğretim açısından okuma yazma oranı yüksek olan ilçede, Hıristiyanlar döneminde çok sayıda manastır faaliyet göstermiştir. Türk hakimiyeti döneminde bir medrese açılmış, bu da rüştiye mektebine dönüştürülmüş ve önemli bilim adamları bu medreseden yetişmiştir. Bunlardan Ömer Nasuhi Bilmen, Elmalı Muhammet, İsmail Hakkı Erzurumlu ilk akla gelenlerdir.

İlçede 1 adet lise (bu lise 2010 Eylül ayından itibaren çok programlı liseye çevrilmiştir), 1 adet imam hatip lisesi, 1 adet anaokulu, 3 adete ilkokul, 4 adet ortaokul, birer adet halk eğitimi merkezi, öğretmen evi ve akşam sanat okulu bulunmaktadır. Doğankent’teki okullar ve eğitim kurumları şunlardır: Doğankent Anaokulu, Çatak İlkokulu, Doğankent İlkokulu, Süttaşı İlkokulu, Doğankent Ortaokulu, Doğankent İmam Hatip Ortaokulu, Çatak İmam Hatip Ortaokulu, Süttaşı İmam Hatip Ortaokulu, Doğankent Çok Programlı Anadolu Lisesi, Doğankent Anadolu İmam Hatip Lisesi, Doğankent Halk Eğitimi Merkezi, Harşit 15 Temmuz Öğretmenevi ve Akşam Sanat Okulu.

Doğantent’te iki tane hidroelektrik santrali bulunmakta olup ülke ekonomisine katkı sağlamaktadır.
Doğantent’te iki tane hidroelektrik santrali bulunmakta olup ülke ekonomisine katkı sağlamaktadır.

DOĞANKENT EKONOMİSİ

Selçuklular ve Osmanlılar döneminde ve daha önceki dönemlerde Doğankent ilçesinin çevresinde bakır, kurşun, çinko, demir vb. gibi madenler çıkarılmış, Harşit Çayı üzerinden sallarla Tirebolu’ya, buradan da işlenmek veya satılmak üzere Akdeniz’den gelen ticaret kolonileriyle Anadolu dışarısına çıkarılmıştır. O tarihlerde açılan maden galerilerine yer yer rastlanılmaktadır. Zamanla yol sorunu, maliyet artışı ve savaşlar nedeniyle madencilik önemini yitirmiş, fakat zamanla bu bölgeye yerleşen bazı koloniler bölgede ticarete hâkim olmuşlardır.

Cumhuriyetin kuruluşuna kadar nahiyede bakırcılık, demircilik, kalaycılık ve manifaturacılık gibi işlerle meşgul olunmuştur. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra da bu ticari faaliyetler devam ettirilmiştir. Ancak Cumhuriyetin kuruluşundan sonra ekonominin daha çok tarıma ve hayvancılığa dayalı olduğu görülmektedir.

İlçe halkının yüzde 50’si geçimini tarımsal ürünlerden sağlamaktadır. Bunun da en önemli kısmını fındıkçılık teşkil etmektedir. Arazinin meyilli olmasına rağmen her türlü tarımsal bitkinin yetişmesine müsait bir toprak yapısı vardır. Son yıllarda çaycılıkla ilgili çalışmalar yapılmış, hatta bazı bölgelerde üretime kısmen başlanılmıştır. Projeli ceviz, kivi ve bodur kiraz yetiştiriciliği yapan çiftçi sayısında da son yıllarda artış olmaya başlamıştır. Ayrıca halk kendi ihtiyacını karşılamak maksadıyla mısır, fasulye ve patates gibi sebzeler yetiştirmektedir.

HAYVANCILIK

İlçede büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık ailevi ihtiyaçların karşılanması için yapılmakta, ihtiyaç fazlası mal ve ürünler maddi amaçla satılmaktadır. Ekonomik gelirini hayvancılıktan sağlayan aile sayısı son yıllarda ciddi oranda azalmıştır. Kümes hayvancılığı yok denecek kadar az olup daha çok arıcılık faaliyetleri gelişmeye başlamıştır. Ayrıca ilçede Alabalık üreticiliği yapılmaktadır. İlçede sabit arıcılık yapılmaktadır. Çiçek balının yanı sıra kestane balı da üretilmektedir.

Üretim maliyetleri su durumuna göre azalıp artan Doğankent’teki işletmenin hidrolik santral olması sebebiyle enerji üretimi kömür ve fueloil ile çalışan termik santrallere nazaran ekonomiktir.
Üretim maliyetleri su durumuna göre azalıp artan Doğankent’teki işletmenin hidrolik santral olması sebebiyle enerji üretimi kömür ve fueloil ile çalışan termik santrallere nazaran ekonomiktir.

ENERJİ VE SANAYİ

İlçenin Çatalağaç Köyü’nde maden araştırmaları devam etmekte ve burada yeni işletme sahaları açılma çalışmaları yapılmaktadır. İlçenin Güvenlik Köyü altında ise granit taş işletmesi kurularak faaliyetini devam ettirmektedir.

İlçede iki tane hidroelektrik santrali bulunmakta olup, ülke ekonomisine katkı sağlamaktadır. Santraller ilçenin güneybatı yönünde devlet karayolundan 100 metre mesafede tesis edilmiştir.

İlçeden geçen Harşit Çayı üzerinde üretime başlayan ve inşaat aşamasında olan birçok hidroelektrik santrali mevcut olup bu santraller ilçenin ekonomik ve sosyal yapısında ciddi oranda değişiklikler meydana getirmiştir.

Doğankent I. Santrali: 49.97 metre uzunluk, 24.28 metre genişlik,14.45 metre yüksekliğinde bulunan santral binası, dört adet türbin jeneratör ünitesi, bir montaj kısmı, bir kontrol ve kumanda kısmı ve 1 adet elektik atölyesinden ibarettir. Santralde 4 adet Francis tipi türbin bulunmaktadır. 8.2 MW gücünde 750 devir/dakika olan bu türbinler 180 metre düşü ile suyun enerjisini elektrik enerjisine jeneratör vasıtasıyla dönüştürür. Santralde Voit ve Oy Stronberg firması türbin ve türbin aksamlarını, Elin ve Nohap firması jeneratör tesisatını, aynı firmalar koruma, kumanda sistemlerini ve trafolarını ise AEG Eti firması teçhiz etmiştir.

Doğankent II. Santrali: 23.70 metre uzunluğunda, 19 metre genişliğinde, 17.74 metre yüksekliğinde bulunan santral binasında bir adet türbin jeneratör ünitesi, bir montaj kısmı, bir kontrol ve kumanda kısmı vardır. Kumanda uzaktan Doğankent l Santrali’nden yapılmaktadır. Bir adet Francis tipi türbin bulunmaktadır. 41.7 MW gücünde, 375 devir/dakika olan bu türbin 190.6 metre düşü ile suyun enerjisini elektrik enerjisine jeneratör vasıtasıyla dönüştürür. Santralde, Toshiba firması tarafından türbin, jeneratör, trafo ve koruma ile kumanda devreleri teçhiz edilmiştir.

Santrallerin Ekonomik Durumu: İşletme suya dayalı enerji işletmesi olması sebebiyle üretim maliyeti su durumuna göre azalıp artmaktadır. Dolayısı ile işletmenin hidrolik santral olması sebebiyle enerji üretimi kömür ve fueloil ile çalışan termik santrallere nazaran ekonomiktir. 2002 yılı enerji üretimi maliyeti 32.338 TL/ Kwh’dır. 2002 yılı üretimi ise 280.846053 Kwh’dir. Hizmet binası şu anda ihtiyaca cevap vermekte olup 37 adet lojmanı mevcuttur.

Arazinin engebeli ve meyilli olması sebebiyle Doğankent köylerinde yerleşim dağınıktır.
Arazinin engebeli ve meyilli olması sebebiyle Doğankent köylerinde yerleşim dağınıktır.

DOĞANKENT COĞRAFYASI

Doğankent ilçesi, 5 mahalle 9 köy olmak üzere toplam 14 idari birimin birleşmesiyle oluşmuştur. Köylerde arazinin engebeli ve meyilli olması, toplu yerleşime müsait alan bulunmaması sebebiyle arazi sahipleri kendi arazilerinin üzerine konut yapmak zorunda kalmıştır, bu da köylerde yerleşimin dağınık olması sonucunu ortaya çıkarmıştır. İlçe merkezinde ise arazinin müsait olması toplu yerleşimin oluşmasına imkân sağlamıştır.

İlçe halkının yarısına yakını, hayvanlarını otlatmak ve temiz havasından istifade etmek maksadıyla yaz sezonlarında yaylalara çıkarlar. Yaylalarda yerleşim genel olarak toplu olarak yapılmıştır. Buralarda kısa süre kalınmakta, Haziran-Temmuz aylarında ilçe dışında yaşayan Doğankentlilerin de gelmesiyle birlikte yaylaların nüfusu ilçe nüfusunun 3-4 katına ulaşmaktadır. Yayalarda devamlı şekilde ikamet eden bulunmamaktadır.

İlçe halkının yarısına yakını, hayvanlarını otlatmak ve temiz havasından istifade etmek maksadıyla yaz sezonlarında yaylalara çıkarlar.
İlçe halkının yarısına yakını, hayvanlarını otlatmak ve temiz havasından istifade etmek maksadıyla yaz sezonlarında yaylalara çıkarlar.

YAYLALAR

Doğankent Belediyesi’nin mücavir alanı içerisinde bulunan, ancak kış aylarında ikamet eden kişilerin bulunmadığı, halkın yayla olarak kullanmakta olduğu Pinti, Patanlı, Asarkaya ve Başyurt yaylaları yerleşim yeri olarak kullanılmaktadır.

Doymuş Köyü sınırları içerisinde bulunan Ayıt Yaylası, aynı köy halkı tarafından yaz aylarında yayla olarak kullanılmaktadır.

Cumhuriyetten önce Kavraz adıyla köy olan, ancak Cumhuriyet döneminde yerleşik halkın (Kavrazlı oğulları), Doğankent, Tirebolu, Görele, Espiye ilçelerine göç etmeleri sonucunda köy tüzel kişiliğini yitiren Kavraz Köyü’nün belediye mücavir alanı dışında kalan Tepealan, Merekgözü, Çatakçayır, Polat ve Abadan yaylaları da günümüzde Doğankent’e bağlı bazı köyler ile Gümüşhane ili Kürtün ilçesine bağlı bazı köy halkı tarafından yayla olarak kullanılmaktadır.

Pinti Yaylası
Pinti Yaylası
Abadan Yaylası
Abadan Yaylası
Asarkaya Yaylası
Asarkaya Yaylası
Kış aylarında ikamet eden kişiler bulunmadığı için Pinti, Patanlı, Asarkaya ve Başyurt yaylaları yerleşim yeri olarak kullanılmaktadır.
Kış aylarında ikamet eden kişiler bulunmadığı için Pinti, Patanlı, Asarkaya ve Başyurt yaylaları yerleşim yeri olarak kullanılmaktadır.
Harşit vadisi içerisinde yer alan Çatalağaç Erikdere Şelalesi ilçenin doğal güzelliklerinden yalnızca biridir.
Harşit vadisi içerisinde yer alan Çatalağaç Erikdere Şelalesi ilçenin doğal güzelliklerinden yalnızca biridir.

ÇATALAĞAÇ ŞELALESİ

Akarsu yatağının, dike yakın bir biçimde aniden düştüğü, suların yüksekten dökülerek aktığı kısmına şelale denir. Mükemmel bir görsel şölen sunan şelaleler bulundukları coğrafyanın turizmine hareket katar.

Doğankent Çatalağaç Köyü, kanyonu ve şelalesiyle ziyaretçilerine yemyeşil bir tabiat ve tertemiz bir hava sunuyor.

Doğankent – Kürtün karayolu üzerinde Harşit vadisi içerisinde yer alan Çatalağaç (eski adıyla Şadı) Erikdere Şelalesi ilçenin doğal güzelliklerinden yalnızca biridir.

Erikdere akış güzergahında bulunan Çatalağaç Şelalesi, tabiat olaylarının meydana getirdiği tek ve nadir olmaları sebebiyle ilmi ve estetik yönden milli öneme sahiptir. Bir veya birkaç jeolojik ve jeomorfolojik formasyon ve bitki türleri gibi müstesna değerleri barındıran şelale, özellikle insan faaliyetlerinden çok az zarar görmüştür.

Şelale, Doğankent’e 5 kilometre uzaklıkta yer almaktadır. Yaklaşık 20 metre yükseklikten akan şelalenin yanına yaklaşıldığında suyun akışının meydana getirdiği sis ve serinlik insanları şehrin gürültülü ve stresli yaşantısından uzaklaştırmaya yardımcı oluyor.

Her yıl sadece 15 gün görülebilen hidroelektrik santralinin su tahliyesi ile oluşan 150 metrelik yapay şelale görenleri kendine hayran bırakıyor.
Her yıl sadece 15 gün görülebilen hidroelektrik santralinin su tahliyesi ile oluşan 150 metrelik yapay şelale görenleri kendine hayran bırakıyor.

HES YAPAY ŞELALESİ

Giresun’un Doğankent ilçesinde her yıl sadece 15 gün görülebilen Hidroelektrik Santrali’nin su tahliyesi ile oluşan 150 metrelik yapay şelale görenleri kendine hayran bırakıyor.

Giresun’un Doğankent ilçesinde Harşit vadisi ve Uluslararası İran Karayolu üzerinde 1960’lı yıllarda kurulan hidroelektrik santralinden (HES) her yıl Mayıs ayının son günlerinde yaylalardaki karların erimesiyle fazlalaşan suyun tahliyesi yapılıyor. Bu anlarda ise ortaya muhteşem görüntüler çıkartan yapay şelale ilgi odağı haline geliyor.

Doğankent Belediyesi, her yıl Mayıs ayının son günlerinden Haziran ayının ilk haftasına kadarki sürede insan eliyle ortaya çıkan şelaleyi turizme kazandırmak için harekete geçerken, ortaya çıkan görüntünün Türkiye’de eşi benzeri olmadığı belirtiliyor.

Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Doğankent Belediye Başkanı Rüşan Özden; görüntünün her zaman değil, yılın belli bir döneminde ortaya çıktığını ifade etti. Özden, yaz dönemlerinde oluşan görüntünün hayli dikkat çekici olduğunu vurgulayarak, “Son yıllarda yapılan HES çalışmaları sonucunda bütün suların Gelevera Deresi, Harşit vadisi ve Kavraz Deresi’nden toplanmasıyla çok fazla su geliyor barajlara. Haliyle bu dönemlerde ortaya çıkan bu şelaleyi görmemiz mümkün. Karların da erimesiyle özellikle yaz başı dönemlerinde bu görüntü ortaya çıkıyor” ifadelerini kullandı.

Bölgede turizmi geliştirme kapsamında Harşit Tabiat Parkı çalışmaları olduğunu kaydeden Özden, “Yaklaşık 54 hektarlık arazi üzerine planlıyoruz. Tarım ve Orman Bakanlığı ile tescil edilmiş, DSİ tarafından ise altyapısı yapılmış, inşallah Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü sayesinde de üstyapısını yapacağız. Buradaki insan eliyle yapılmış bu güzelliği birbirine entegre ederek vadiyi turizmine kazandıracağız. Harşit vadisi önemli bir yer ve bilindiği gibi bizim bir sloganımız da var: ‘Bir Çanakkale, bir de Harşit vadisi geçilmez.’ Ruslar bu vadiyi geçemediği için” diye konuştu.

İlk defa böyle bir şelale gördüğünü ifade eden vatandaşlar ise, ortaya çıkan görüntüyü cep telefonları ile kayda almaya çalışırken, ilçe sakinleri ise şelalenin ortaya çıkması sonucu doğal bir klimanın da oluştuğunu belirterek, 28 derecelik bir sıcaklığın 15 derecelerde hissedildiğini ifade ediyorlar.

İçine mısır yarması ve kuru fasulye katılan karalahana çorbası Doğankentlilerin vazgeçilmez yemeklerinden biridir.
İçine mısır yarması ve kuru fasulye katılan karalahana çorbası Doğankentlilerin vazgeçilmez yemeklerinden biridir.

YÖRESEL YEMEKLER

KARALAHANA ÇORBASI

Malzemeler: 1 bağ karalahana, 2 adet soğan, 1 kase mısır yarması, 1 tas kuru fasulye, 1 kaşık tereyağı, yarım fincan zeytinyağı, 1 su bardağı mısır unu, acı biber.

Hazırlanışı: Lahanalar doğranır, kaynamış suyun içine atılır. İçine haşlanmış yarmalar ve fasulye konur. Biraz pişince çorba karıştırılarak mısır ununun tamamı yavaş yavaş elle ilave edilir. Topaklanmamasına dikkat edilir. Diğer yandan bir tavada yağ ile beraber soğan ve biber pembeleşinceye kadar kavrulur, kaynayan çorbanın içine ilave edilir. Çorba pişince ateşten alınır.

FASULYE DİBLESİ

Malzemeler: 5 kase ince doğranmış fasulye, bir su bardağı pirinç, iki adet orta boy soğan, iki yemek kaşığı tereyağı, bir fincan sıvı yağ.

Hazırlanışı: Bir tencereye doğranmış fasulyenin yarısı konur. Üzerine yıkanmış pirinçler ilave edilir, tekrar bir sıra fasulye konur, en üste soğan ilave edilerek pirinçler uzayıncaya kadar kısık ateşte pişirilir. Ayrı kapta eritilen yağ, diblenin üzerine ilave edilir. Ağzı kapatılarak 10 dakika demlendirilir, sıcak servis yapılır. İsteğe göre bir adet havuç, minik küpler halinde kesilerek ilave edilir.

ISIRGAN YEMEĞİ (ISIRGAN YAĞLAŞI)

Malzemeler: Bir kilogram ısırgan otu, 4 diş sarmısak, bir çay bardağı un, 3 kaşık tereyağı, tuz, nane, su.

Hazırlanışı: Isırgan iyice yıkanır ve kaynar suda haşlanarak süzülür. Sonra tel süzgeçten elle ezilerek geçirilir. Ezilen ısırgan tencereye alınarak ateşe oturtulur. Eğer kıvamı koyu ise isteğe göre biraz su ilave edilir. Tuz konur. İki üç dakika piştikten sonra karıştırılarak azar azar unu ilave edilir. Unun topak olmamasına dikkat edilir. Muhallebi kıvamına gelinceye kadar pişirilir. Ayrı bir kapta ince doğranmış sarmısak yağda kavrulur ve ısırgana ilave edilir. Nane serpilerek servis yapılır.

KARALAHANA DİBLESİ

Malzemeler: 1 bağ karalahana, 2 su bardağı pirinç, 2 çorba kaşığı tereyağı, 4 adet soğan, yarım kaşık tuz, 1 adet acı biber.

Hazırlanışı: Yıkanmış karalahanalar iyice kıyılır, tencereye bir kat karalahana, bir kat pirinç ve doğranmış soğan konur, üst kısmına lahana yayılarak tuzlanır ve ağzı kapatılarak ateşe konur, pişmeye yüz tutunca karıştırılır ve üzerine kızdırılmış yağda biber ilave edilir. Ağzı kapatılarak dinlenmeye bırakılır, sonra tekrar karıştırılarak sofraya çıkarılır.

MISIR EKMEĞİ

Malzemeler: Yarım kilo mısır unu, bir tatlı kasığı tuz, su sıvı yağ.

Hazırlanışı: Un ve tuz bir kap içine konur, ılık suyla karıştırılarak orta sertlikte bir hamur yapılır. Tavaya biraz sıvı yağ konur, hamur tavaya düzenli yayılır, ters yüz yapılarak pembe renkte pişirilir. İsteğe göre fırın tepsisine döşeyerek fırında pişirilerek de yapılabilir.

Not: Özellikle balık ve yoğurt yanına çok yakışır, sıcak olarak daha lezzetlidir.

SİRON

Malzemeler: 1 kilogram yufka, bir baş soğan, iki kase yoğurt, bir kaşık tereyağı, tuz.

Hazırlanışı: Yufkalar ince rulo biçiminde sarılır ve 3-4 santimetre uzunluğunda kesilir ve kesilen parçalar bir tepsiye dik olarak (kesilen yerler üste gelecek şekilde) dizilir. Üzerine bolca sarmısaklı yoğurt dökülür. Yoğurdun üzerine kızdırılmış tereyağı gezdirilir ve servis edilir.


“Milli ekonominin temeli tarımdır.”