Görele

Giresun ilçeleri arasında nüfus bakımından 4. sırada bulunan Görele, il merkezine yaklaşık 62 kilometre uzaklıktadır.
Giresun ilçeleri arasında nüfus bakımından 4. sırada bulunan Görele, il merkezine yaklaşık 62 kilometre uzaklıktadır.

Görele, Giresun ilinin kuzeydoğusunda bulunan ve Karadeniz’e kıyısı olan bir ilçedir. İl merkezine yaklaşık 62 kilometre uzaklıkta bulunan ilçeye bağlı bir belde, 21 mahalle ve 63 köy mevcuttur.

Giresun ilçeleri arasında nüfus bakımından 4. sırada bulunan Görele’nin 2022 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) verilerine göre toplam nüfusu 30.973’tür. Bu toplam nüfusun 15.357’si erkek, 15.616’sı kadındır. 9.122’si erkek, 9.603’ü kadın olmak üzere ilçe merkez nüfusu 18.725’tir, 6.235’i erkek, 6.013’ü kadın olmak üzere ilçenin belde ve köy toplam nüfusu ise 12.248’dir.

1758 yılında Tirebolu’ya bağlı bir nahiye olan Görele, 1850 - 1866 yılları arasında Yavebolu ile birlikte Trabzon’un kazaları arasında gösterilir.
1758 yılında Tirebolu’ya bağlı bir nahiye olan Görele, 1850 – 1866 yılları arasında Yavebolu ile birlikte Trabzon’un kazaları arasında gösterilir.

Görele’nin Mahalleleri: Aydınlıkevler Mahallesi, Bahçelievler Mahallesi, Bahşiş Mahallesi, Beyli Mahallesi, Bozcaali Mahallesi, Cillioğlu Mahallesi, Çeşmebaşı Mahallesi, Hendekbaşı Mahallesi, Hürriyet Mahallesi, Kaba Mahallesi, Kumyalı Mahallesi, Çavuşlu Merkez Mahallesi, Obakıran Mahallesi, Orta (Gülef) Mahallesi, Sayfiye Mahallesi, Soğuksu Mahallesi, Şahali Mahallesi, Tepebaşı Mahallesi, Ünlüce Mahallesi, Yeniköy Mahallesi, Yeşiltepe Mahallesi.

Görele’nin Köyleri: Akharman Köyü, Aralıkoz Köyü, Ardıç Köyü, Ataköy Köyü, Aydınlar Köyü, Bayazıt Köyü, Beşir Köyü, Beşirli Köyü, Boğalı Köyü, Burunucu Köyü, Çalış Köyü, Çatak Köyü, Çatakkırı Köyü, Çiftlikköy Köyü, Dayılı Köyü, Dedeli Köyü, Dereboyu Köyü, Derekuşçulu Köyü, Dikmen Köyü, Esenli Köyü, Esenyurt Köyü, Eserli Köyü, Gölbaşı Köyü, Gülpınar Köyü, Gültepe Köyü, Güneyköy Köyü, Güvendik Köyü, Hamzalı Köyü, Haydarlı Köyü, İnanca Köyü, İsmailbeyli Köyü, Kale Köyü, Karaburun Köyü, Karadere Köyü, Karakeş Köyü, Karlıbel Köyü, Kaynar Köyü, Kıdır Köyü, Kırıklı Köyü, Koyunhamza Köyü, Köprübaşı Köyü, Kuşçulu Köyü, Maksutlu Köyü, Menteşe Köyü, Ortaköy Köyü, Önerli Köyü, Recepli Köyü, Sağlık Köyü, Seferli Köyü, Sofulu Köyü, Soğukpınar Köyü, Şafaklı Köyü, Şahinyuva Köyü, Şenlik Köyü, Taşlık Köyü, Tekgöz Köyü, Tepeköy Köyü, Terziali Köyü, Türkelli Köyü, Umutlu Köyü, Yalıköy Köyü, Yeğenli Köyü, Yeşildere Köyü.

1876 yılında belediye teşkilatı kurulan Görele’nin ilk belediye reisi Ömer Ağa’dır.
1876 yılında belediye teşkilatı kurulan Görele’nin ilk belediye reisi Ömer Ağa’dır.

Rus-Osmanlı Harbi’nde Rusların mağlup olduğu Haç Dağı’ndaki Kanlıdere muharebe yeri, Görele şehir merkezine 6 kilometre uzaklıkta olup görülmesi gereken bir yerdir.

Görele, 1758 yılında Tirebolu’ya bağlı bir nahiye iken 1850 – 1866 yılları arasında Yavebolu ile birlikte Trabzon’un kazaları arasında gösterilir. 1867 yılından itibaren yalnızca Görele’nin ismi zikredilmektedir ve 1868 yılında nahiye olarak tekrar Tirebolu kazasına bağlanır. 1871’de Tirebolu kazasından ayrılarak Trabzon’un nahiyesi olmuş, 1874’te tekrar kaza teşkilatına kavuşmuştur. 1876 yılında Görele’de belediye teşkilatı kuruldu. İlk belediye reisi Ömer Ağa’dır. Görele, 4 Aralık 1920 günü Giresun’un müstakil sancak haline getirilmesine dair kabul edilen kanun tasarısı sebebiyle Trabzon sancağından ayrılarak Tirebolu ile birlikte Giresun’a bağlı kaza merkezi haline getirilmiştir. 1831’de yapılan ilk nüfus sayımına göre Görele kazasının Türk erkek nüfusu 3.973’tür.

Görele ayrıca Karadeniz’in vazgeçilmez çalgısı kemençe konusunda atılım yapmış bir ilçedir. Öyle ki; bugün “kemençenin başkenti” olarak anılmaktadır.

Kuşçulu isminin 'Kuşçu Ali'den geldiği rivayet edilmektedir.
Kuşçulu isminin ‘Kuşçu Ali’den geldiği rivayet edilmektedir.

Kuşçulu Köyü’ndeki türbe ve Çavuşlu’daki Kuğuoğlu Süleyman Ağa Türbesi kültürel değer taşıyan önemli yapılardır. İlin genelinde olduğu gibi Görele ilçesinde de fındık bahçeleri doğanın dokusuna önemli bir zenginlik katmaktadır.

Koralla, Bölge Valisi Arrianus’un İmparator Hadrianus’a yazdığı mektuplarda adı geçen bir yerdir. Bu yer adı Latince “kor kırmızısı” anlamına gelen “corallium” sözcüğü ile karşılaştırılsa bile köken olarak Asya dillerine bağlıdır. Koralla bugün Eynesil ilçe merkezinin hemen doğusunda yer alan kayalık burun ve bunun ucundaki kale olarak belirlenmiştir. Bazı yayınlarda bu kalenin Cenevizliler tarafından inşa edildiği belirtilmekte, ancak bugünkü Görele ile Eynesil ilçe merkezlerinin birbirine karıştırıldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca eski Koralla Kalesi ile daha doğudaki Liviopolis ya da bugünkü adıyla Yavebolu yerleşmeleri birbirlerinden ayrı yerlerdir.

11. yüzyıldan sonra bölgeye yerleşen Türkmenler, “Koralla” adını “Görele” olarak seslendirmiştir. Buradaki kale ve hemen gerisindeki yerleşme, yaşanan bir isyanın ardından 1771 yılında bugünkü Görele’nin olduğu yere taşınmıştır. Taşınılan bu yerde Antik Çağ’da Philokaleia adlı bir yerleşme olduğu sanılmakta, ancak bu yerleşmenin tam yeri bilinmemektedir.

19. yüzyılda önce Trabzon Sancağı’na bağlı Görele kazası bugünkü Şalpazarı, Eynesil ve Çanakçı ilçelerini kapsamıştır. Daha sonra, 1873’te Trabzon’a bağlı belediye kurulmuş, 1923 yılında ise ilçe olarak Giresun’a bağlanmıştır.

Birinci Dünya Savaşı sırasında, 1916 yılında başlayan Rus işgali Görele ve çevresinde 13 Şubat 1918 günü sona ermiştir. Bu işgal sırasında Görele’ye bağlı Maksutlu Köyü ve çevresinde yaşayan Müslümanların Rus işgaline destek veren Ermeni milislerce katledildiği ve Dikmetaş adlı mevkiindeki toplu halde gömüldüğü anlatılmaktadır.

Görele adı antik çağdaki “Coralla / Koralla” şehrinden gelmektedir.
Görele adı antik çağdaki “Coralla / Koralla” şehrinden gelmektedir.

GÖRELE’NİN TARİHİ

Görele adı antik çağda bugünkü Eynesil kasabası çıkışında “Görele Burnu” diye anılan, harabe halinde kalıntılarına rastlanan “Coralla / Koralla” şehrinden gelmektedir. Görele Burnu’nda Bizans döneminden kalma dört kale harabesi vardır. Kale harabeleri üzerinde yapılan arkeolojik çalışmalar buranın Ortaçağ Bizans kalesi olduğuna işaret eder ve en geç 14. yüzyılda yapılmış olabileceği ihtimalini ortaya koyar. Bu bilgilerden yola çıkarak eski Görele’nin İtalyanca mercan anlamına gelen Coralla olduğu ve Cenevizliler tarafından oluşturulduğu şeklindeki yaygın kanaatin doğru olmadığı anlaşılmaktadır. Şu halde bu adın, Cenevizlilerin Karadeniz’e gelmelerinden önce de var olduğu açıktır. Coralla’nın anlamını Bilge Umar, ‘Çıkıntılık-çık’ olarak tarif eder.

Halkın birbirine “haydi görelim”, yahut “git gör hele’ demelerinden dolayı Görele adının “Görhele” sözlerinden çıktığı ise yakıştırmadan ibarettir. “Coralla / Koralla” Türk telaffuzuna uygun olarak “Görele” şekline dönüşmüştür.

Görele kalesinin bu günkü verilere göre Orta Çağ’da bir Bizans kalesi olarak kurulduğu belirli olmakla beraber yerleşmesinin bundan daha önceki tarihlere gittiği de düşünülebilir. Bugüne kadar ulaşan rivayetlere göre eski Görele, 1741’de mamur bir yer ve müstahkem bir kale idi.

Osmanlı idaresi altındaki Görele hakkında en eski bilgiler 15. yüzyıla kadar iner.
Osmanlı idaresi altındaki Görele hakkında en eski bilgiler 15. yüzyıla kadar iner.

1. Mahmud (1699-1754) tarafından çıkan bir ayaklanma sırasında gönderilen donanma ile yakıldı ve geriye kalan halk da şimdiki Görele’ye (Elegü) yerleşti. Gerek 1. Mahmud, gerekse 2. Mahmud zamanında çıkan olaylar sebebiyle eski Görele dağılmış ve geriye kalan halk da şimdiki Görele’ye (Elegü) yerleşmiştir.

1851’de buradan geçen Alman alim A. D. Mortdmann, ‘‘60 yıl önce yakıldığı belirtilen hisar ve köyün harabelerinin bulunduğu Koralla burnunu geçtik” der. Buna göre Koralla’nın yanması takriben 1790 -1791 yıllarına tekabül eder.

Eski Görele, Trabzon Rum Devleti’nin kurulmasından sonra onların sınırları içinde önemli bir stratejik mevkii özelliği kazandı. 1404 yılında Trabzon Kralı İmparotor 3. Manuel’in (1390 – 1412) memleketinin sınırları batı sahil boyunu takiben Giresun’u geçiyordu. Bu eyalette Korilla (Görele) da Batı Trabzon İmparatorluğu’na aitti.

Fatih Sultan Mehmed’in 1461 yılında Trabzon seferi ile Görele, Osmanlı egemenliğine kesin olarak geçmiştir. Rumlar sadece kıyıdaki Giresun, Tirebolu, Görele kalelerinde yaşıyor, köylerde yerli halktan zümrelere rast gelinmiyordu. Kırlık kesim ise Oğuzların Çepni boyuna mensup olanların elinde bulunuyordu.

Osmanlı idaresi altındaki Görele hakkında en eski bilgiler 15. yüzyıla kadar iner. 15. ve 16. yüzyıllara ait Trabzon sancağı tahrir defterlerinde yer alan bilgilerden en eskisi 1486 tarihlidir. 1486’da Akçaabad nahiyesine tâbi olan Görele kasabası 9 nefer Müslüman kale görevlisi, 60 hane, 6 biye (dul) Hıristiyan nüfusa sahip idi. Buna göre Görele kalesinde 33’ü Müslüman, 334’ü Hıristiyan olmak üzere 357 kişinin yaşadığı tahmin edilebilir.

Fatih Sultan Mehmed’in 1461 yılında Trabzon seferi ile Görele, Osmanlı egemenliğine kesin olarak geçmiştir. O yıllarda kırlık kesim ise Oğuzların Çepni boyuna mensup olanların elinde bulunuyordu.
Fatih Sultan Mehmed’in 1461 yılında Trabzon seferi ile Görele, Osmanlı egemenliğine kesin olarak geçmiştir. O yıllarda kırlık kesim ise Oğuzların Çepni boyuna mensup olanların elinde bulunuyordu.

1788’den önce Trabzon valiliğine getirilen Canikli ailesinden Battal Hüseyin Paşa, Rus savaşına az bir kuvvetle katılmış, Anapa üzerine gönderildi ise de gitmemişti. Ertesi yıl az bir kuvvetle gittiği Anapa’da Ruslara yenilmiş ve esir düşmüştür (Ekim 1790). Bunun üzerine Anapa seraskerliğine babasının kethüdası olan Sarı Abdullah Paşa getirildi. Abdullah Paşa da cepheye gitme işini ağırdan alınca Anapa, Ruslar’ın eline geçti (1791). Bu duruma çok içerleyen padişah 3. Selim, Anapa’nın Rusların eline geçmesine Sarı Abdullah Paşa’nın sebebiyet verdiğini düşündüğünden onu azlederek yerine Kuğuzade Süleyman Paşa’yı Trabzon Valisi tayin etti ve Sarı Abdullah Paşa’nın katlini ona havale etti.

1800 yılı sonlarında Görele ile Tirebolu kazaları arasında bir arazi ihtilafı söz konusu oldu. Eynebe tabir edilen yer Kuğuoğlu Ömer tarfından Görele toprağıdır diye zapt edilince, yapılan itiraz sonunda Eynebe’nin öteden beri Tirebolu toprağı olduğuna karar verildi (10 Aralık 1800).

1811’de Görele Kuğuoğullarının, Tirebolu Kelalioğullarının, Giresun Laçinoğullarının idaresinde idi.

1811’den itibaren Görele nüfus bakımından giderek dağılmış, buradaki halk yakınlardaki köylerde oturmaya ve bir bölümü de daha sonra Elevi denilen yerde yeni Görele’ye yerleşmeye başlamış olmalıdır.

Kırım savaşı (1853-1856) sırasında Osmanlı hükümeti maliyenin durumunu düzeltmek ve yeni gelir kaynakları temin ederek savaş masraflarını karşılamak için İane-i Cihadiye adıyla yardım kampanyası düzenledi. Hükümetin düzenlediği bu yardım kampanyasına Göreleliler 24.000 kuruşluk bir bağışta bulundu.

Köyün adı 1876 yılı kayıtlarında da bugünkü Türkelli adını taşımaktadır. 1916 yılı kayıtlarında ise Türkili olarak geçmektedir.
Köyün adı 1876 yılı kayıtlarında da bugünkü Türkelli adını taşımaktadır. 1916 yılı kayıtlarında ise Türkili olarak geçmektedir.

2. Abdülhamid (1876-1909) döneminde Osmanlı ülkesinde Ermeni olayları meydana geldi. Ermeniler Osmanlı Devleti’ni parçalamak için büyük devletlerin siyasetine alet olmuşlar, İstanbul’da ve Anadolu’nun muhtelif yerlerinde hadise çıkarmışlardı. Ermenilerin hadise çıkardıkları yerler arasında Trabzon şehri de vardı. Trabzon’daki Ermeniler, Gavur Meydanı’nda harekete geçmişler, Vali Kadri Bey’e ateş açmışlardı. Ancak, Vali Kadri Bey kısa sürede duruma hakim oldu (10 Eylül 1895).

Birinci Dünya Savaşı’nın (1914-1918) başlamasıyla birlikte savaşın etkileri Görele’de hemen görülmeye başlandı. Daha savaşın ilk aylarında Görele halkı açlıkla karşı karşıya geldi.

Görele Kazası ahalisi yemek için ihtiyaç duydukları ve Ziraat Bankası’ndan dağıtılmasını talep ettikleri 15.000 kilogram mısır, Ziraat Bankası Kanunu’nun buna müsait olmaması sebebiyle yerine getirilemedi. Ziraat Bankası Umum Müdür Muavini Refik Bey, Görele’nin istediği yardıma bankanın mevzuatının uygun olmadığını 12 Mayıs 1915’te Dahiliye Nezareti’ne bildirdi.

Zaman ilerledikçe durum daha da nazikleşti. Trabzon Valisi, Görele Kaymakamlığı’na gelen 28 Ekim 1915 tarihli bir yazıya cevaben muhtaç olanlar, askeri rütbeliler ve Müslüman muhacirlerin iaşe ve tedavisi için hiçbir şekilde tahsilat bulunmadığını tebliğ etti (11 Aralık 1915). Böylece hem halk hem de bölgedeki ihtiyaç sahipleri büyük çaresizlik içinde kaldılar.

1916 yılı Görele’nin Rus işgaline uğradığı yıl oldu. Ruslar, Trabzon yönünde ileri harekata girişerek 6 Mart 1916’ da Pazar ve Çayeli’ni, 8 Mart’ta Rize’yi, 26 Mart’ta Of’u, 14 Nisan’da Sürmene’yi, 18 Nisan’da Trabzon’u işgali şehirde büyük endişeye yol açtı. Rusların Trabzon’u işgali ve batıya doğru ilerlemeleri Türk ahalinin yeni bir muhaceretine yol açtı. Bu göç kafileler halinde halkın emniyetli kesimlere doğru sevk edilmesini gerektirdi. Bu muhaceret sırasında Göreleliler çok sıkıntılar çekti. Harşit deresini geçmek zorunda kaldıklarında kimsesiz muhacir kadınların açlığına, ızdırabına tahammül edemediği çocuğunu, sonra da kendisini dereye attığı görüldü. Rusların karşısında direnmeye çalışan Türk birlikleri 20 Temmuz 1916’da Fol (Vakfıkebir) deresi gerisine çekildiler. Rusların 21 Temmuz 1916’da Fol’a girmesi üzerine Türk kuvvetleri Çavuşlu deresine çekildiler. Bu sırada Poti’den kalkan ve Görele’ye inmiş olan, içinde bir subayın ve bir erin bulunduğu Rus teyyaresi jandarmalar tarafından tutularak Tirebolu’ya götürüldü.

Savaş ve muhacirlik yüzünden Görele bölgesinde açlık ve sefalet, salgın hastalıklar ve iskan sorunu bütün şiddetiyle hüküm sürüyordu. Buna bir de sel felaketi eklendi. 28 Temmuz 1919’da meydan gelen selden 36 köyde ekinler mahvolmuş, 30 değirmen, 25 hane, biri de Elevi deresi üzerindeki köprü olmak üzere 33 köprü yıkılmış, biri erkek, sekizi kadın olmak üzere 9 kişi ölmüş, 5 sığır telef olmuştu. Bu sebeple, İmdat Hey’eti selden zarar gören köylere eşya ve erzak yardımında bulundu.

Ağustos 1920’de Görele’de 100 kişilik gönüllü müfrezesi oluşturularak cepheye gitmek üzere hazır bulunduruluyordu. 29 Eylül 1921’de Eynesil köyünde Rüsumat 4 motoru Yunan muhribi ile kruvazörü tarafından batırıldı. Gemi komutanı Yüzbaşı Mahmud, Görele postahanesine giderek olayı Trabzon’daki deniz komutanına bildirdi.

Görele ilçe merkezine 4 km uzaklıkta olan Yeğenli Köyü, 1876 yılından beri aynı adı taşımaktadır.
Görele ilçe merkezine 4 km uzaklıkta olan Yeğenli Köyü, 1876 yılından beri aynı adı taşımaktadır.

Milli Mücadelede direnişi örgütleyen Giresun Belediye Reisi Osman Ağa ile Askerlik Şubesi Başkanı Tirebolulu Hüseyin Avni (Alparslan) Bey de bu mücadelede büyük bir rol oynadı. Göreleliler, savaş yıllarında büyük acılar çekmesine, açlık ve sefaletle mücadele etmek zorunda kalmasına, şartların olumsuzluğuna rağmen, Milli Mücadeleye (15 Mayıs 1919 – 9 Eylül 1922) sahip çıkan ilk yöreler arasında yer aldı. Göreleliler Milli Mücadelede 123 şehit verdi. Görele’nin Rum nüfusu Lozan antlaşması sonrasında yapılan mübadele ile burayı terk etti.

1869’da Görele’de tüfek çakmağı, karakulak denilen bıçak ve makas yapılır, civar kaza ve nahiyelere satılırdı. 1876’da Cimide köyünde bulunan İseli ile Karaburun ve Kırlak adlı bakır madenlerinden çıkarılan cevherlerin çoğu Avrupa’ya ihraç edilir, bir kısmı Görele’de külçe haline getirilir, diğer kısmı da Trabzon ve Karahisar-ı Şarki’ye satılırdı. 1879 yılında Görele kazasında 402.271 okka fındık, 138.850 okka fasulye, 35 okka tütün, 19.291 okka ceviz, 90.775 okka üzüm, 18.101 okka kendir, 83.110 kile mısır, 3.210 kile buğday, 10 kile çavdar, 721 kile arpa yetiştirilmişti. Toplam 156.042 dönümlük arazide 2.673 çalılık, 20.685 tarla, 5.161 bahçe, 144 orman, 50 mera, 4 koru, 7.524 fındıklık, 423 taş ocağı bulunmaktaydı. Bu zamanda Görele kazasında bir hükümet konağı, bir han, bir hamam, iki kilise, sekiz kahve, bir gazino, dört medrese, 61 cami ve mescit, 95 çeşme, 322 oda, 798 sergen, 55 dink, 106 değirmen, 208 dükkan ve mağaza, 3.917 hane, 1.202 fırın, 43 arsa, 6 dam ve ahır, 61 İslam mektebi, 1 İslam mezarlığı vardı.

1900’lü yıllarda kasaba halkı geçimini rençperlik, balıkçılık, bakırcılık, marangozluk, demircilik, taşçılıkla sağladıkları gibi, birçokları da Batum’a ve Rusya’nın diğer şehirlerine giderek orada da bu gibi işlerde çalışırlardı. Kasabalılarla köylüler ekseriyetle Görele’de dokunan bir nevi dokuma ile mayi bezden yapılmış elbise giyerlerdi. Önceleri kazanın mahsulleri fındık, fasulye, mısır, üzümden ibaretti. Üzümlerinden ekseriyetle şarap yapılırdı.

1869’da Görele’de tüfek çakmağı, karakulak denilen bıçak ve makas yapılır, civar kaza ve nahiyelere satılırdı.
1869’da Görele’de tüfek çakmağı, karakulak denilen bıçak ve makas yapılır, civar kaza ve nahiyelere satılırdı.

Daha sonraki yıllarda bunlara ilaveten az da olsa arpa, buğday ziraatı yapıldı. Sanayi mamulleri bakırdan kap kaçak, çarpula gibi ufak tefek şeylerdi. Görele’den dışarıya fındık başta olmak üzere yetiştirilen mahsullerin dışında az da olsa bal mumu, balık yağı, tuzlu bağırsak, yumurta, ceviz, koyun ve keçi gibi şeyler satılırdı. 1902 – 1903 yıllarında Görele limanına 697 yelkenli, 8 vapur uğramıştı. Bunların içinde Almanya ve Rusya bandıralı vapurlar da mevcuttu. Görele limanına bağlı 51 büyük, 39 küçük gemi vardı. 14 Mart 1903 – 13 Mart 1904 tarihleri arasında Görele iskelesine gelen yolcu sayısı 88, giden yolcu sayısı da 317 kadardı. Elegü’de cuma, Çavuşlu’da salı, Eynesil’de pazar günleri hafta pazarları kuruluyordu. 1903’te kasabadaki Atik medresesinde 31, Hamidiye medresesinde 15, Çavuşlu’daki Teşvikiye medresesinde 31, Ege köyündeki Darülhadis’te 97, Tevfik-i Hak medresesinde 25 talebe öğrenim görüyordu. 1904 yılında Görele kasabasında iki cami, üç medrese, bir hükümet konağı, dört çeşme, üç şadırvan, kaldırımla döşenmiş bir çarşı, bir rüşdiye mektebi, iki ilk mektep, biri Rumlara, biri Ermenilere ait iki kilise, bir eczane, bir salhane, 200 hane, bir hamam, 270 dükkan, sekiz mağaza, sekiz fırın, on beş kahvehane, üç aşçı dükkanı, bir inşaat halinde otel, 150 bekar odası; köylerde ise 4.350 hane, 224 serander, kırk mescit, 12 medrese, 2 kilise, 80 fırın, 59 değirmen vardı. Kasabadaki camilerin minaresi yok iken halkın yardımı ile en sonunda ikisinde de kargir ve mükemmel olmak üzere 600 liraya yakın akçe masraf edilerek minare inşasına başlanılmıştı.

Görele, 1758 yılında Tirebolu’ya bağlı bir nahiye haline getirildi. 1850 – 1866 yılları arasında Görele, Yavebolu ile birlikte Trabzon’un kazaları arasında gösterilir. 1867 yılından itibaren yalnız Görele’nin ismi zikredilmektedir ve 1868 yılında nahiye olarak Tirebolu kazasına bağlanır.

1871’de Tirebolu kazasından ayrılarak Trabzon’un nahiyesi olmuş, 1874’te tekrar kaza teşkilatına kavuşmuştur. 1876 yılında Görele’de belediye teşkilatı kuruldu. İlk belediye reisi Ömer Ağa’dır. Görele, 4 Aralık 1920 günü Giresun’un müstakil sancak haline getirilmesine dair kabul edilen kanun tasarısı sebebiyle Trabzon sancağından ayrılarak Tirebolu ile birlikte Giresun’a bağlı kaza merkezi haline getirilmiştir.

1831’de yapılan ilk nüfus sayımına göre Görele kazasının Türk erkek nüfusu 3.973’dür. 1869’da Türk erkek nüfus 9.285 (% 99.65), Rum erkek nüfus 32 (% 0.35) kadardır. 1882 – 1884 genel nüfus sayımına göre Görele kazasında nüfus yaklaşık 29.473 Türk (% 97.07), 708 Rum (% 2.33), 181 Ermeni (%0.60) olmak üzere 30.362’dir.

Kamusü’l-a’lam’a göre 1896’da 31.058 kişinin yaşadığı kazanın 1903’te nüfusu 34.059’u Türk (% 96.90), 876’sı Rum (% 2.50), 211’i Ermeni (% 0.60) olmak üzere toplam 35.146’dır.

Görele Karadeniz’in vazgeçilmez çalgısı kemençe konusunda atılım yapmış bir ilçedir. Öyle ki; bugün “kemençenin başkenti” olarak anılmaktadır.
Görele Karadeniz’in vazgeçilmez çalgısı kemençe konusunda atılım yapmış bir ilçedir. Öyle ki; bugün “kemençenin başkenti” olarak anılmaktadır.

EĞİTİM

Eğitim seviyesinin yüksek olduğu Görele’de Giresun Üniversitesi’ne bağlı bir fakülte ve bir yüksek okul bulunmaktadır.

Giresun Üniversitesi Rektörlüğü’ne bağlı olarak Görele Güzel Sanatlar Fakültesi, 14 Ağustos 2008 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile kurulmuştur. Mevcut binası 2013-2014 eğitim-öğretim döneminde hizmete girmiştir. Görele Güzel Sanatlar Fakültesi, 9 bölümde eğitim faaliyetlerini sürdürmektedir. Bölümler şunlardır: Grafik Tasarımı Bölümü, Resim Bölümü, Çizgi Film ve Animasyon Bölümü, Müzik Bölümü, Seramik Bölümü, Cam Bölümü, İç Mimarlık Ve Çevre Tasarımı Bölümü, Kültür Varlıklarını Koruma Ve Onarım Bölümü, Geleneksel Türk Sanatları Bölümü.

Görele Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu, Giresun Üniversitesi Rektörlüğü’ne bağlı dört yıllık bir yüksekokuldur. Bu Yüksekokulun kurulması; Milli Eğitim Bakanlığı’nın 24 Temmuz 2008 tarihli ve 18465 sayılı yazısı üzerine, 28 Mart 1983 tarihli ve 2809 sayılı Kanun’un ek 30. maddesine göre Bakanlar Kurulu’nca 30 Temmuz 2008 tarihinde kararlaştırılmıştır. Görele Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu, 4 Ağustos 2009 tarihinden itibaren Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Mimar Sinan İlköğretim Okulu binasında akademik faaliyetlerine başlamış, 2014-2015 eğitim-öğretim yılı başında Giresun Üniversitesi Görele Güzel Sanatlar Fakültesi binasına yerleşmiştir. Görele Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu’nda üç bölüm vardır, bunlar: Finans ve Bankacılık Bölümü, Lojistik Yönetimi Bölümü, Çocuk Gelişimi Bölümü’dür.

Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak Görele’de eğitim hizmeti veren 2 anaokulu, 10 ilkokul, 9 ortaokul, 6 lise, 1 halk eğitimi merkezi ile 1 öğretmen evi ve akşam sanat okulu vardır. Bu okul ve kurumlar şunlardır: 80. Yıl Anaokulu, Melahat Gürel Anaokulu, Cumhuriyet İlkokulu, Hasan Ali Yücel İlkokulu, Kırıklı İlkokulu, Mehmet Gürel İlkokulu, İnanca İlkokulu, Çatakkırı İlkokulu, Çavuşlu Şehit Kadir Aydın İlkokulu, Mimar Sinan İlkokulu, Ziya Okay İlkokulu, Taşlık İlkokulu, Hasan Ali Yücel Ortaokulu, Görele Ortaokulu, Kırıklı Ortaokulu, Mehmet Gürel Ortaokulu, İnanca Ortaokulu, Koyunhamza Ortaokulu, Çavuşlu Şehit Kadir Aydın Ortaokulu, Cumhuriyet Ortaokulu, Görele İmam Hatip Ortaokulu, Şehit Teğmen Furkan Yayla Anadolu İmam Hatip Lisesi, Görele Şehit Uğur Hancı Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Halil Gürel Anadolu Lisesi, Görele Nihat Gürel Fen Lisesi, Görele Anadolu Lisesi, Görele 13 Şubat Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Görele Halk Eğitimi Merkezi, Görele Öğretmenevi ve Akşam Sanat Okulu.

GÖRELE’DE KÜLTÜR

Giresun yöresinin Türkmen / Çepni folklorik değerleri açık bir şekilde Görele ilçesinde yaşatılmaktadır. Kemençe en önemli müzik aletidir. Görele ilçesinin bağlı köylerinde farklı ağızlar göze çarpar.

Görele ilçesine ait türküler arasında “Ağasarın Balını (Oy Asiye)”, “Çavuşlu Diye Diye”, “Atmacayı Vurdular”, “Ayağında Çorabın”, “Yaylanın Soğuk Suyu”, “Tarlalar Salkım Saçak”, “Püsküllüdür Püsküllü” türküleri oldukça meşhurdur. Kemençe sanatçılarından bazıları Bicoğlu Osman, Halil Kodalak, Kemal İpşir, Katip Şadi, Mehmet Sırrı Öztürk ve Şenel Dandin’dir.

Doğa harikası Görele’de birçok çağlayana rastlamak mümkün.
Doğa harikası Görele’de birçok çağlayana rastlamak mümkün.

GÖRELE TURİZMİ

İlçede turizm çok gelişmemiş olup ekonomiye bir katkısı yoktur. Daha çok iç turizm hakimdir. Yayla turizminin dışında turizm amaçlı herhangi bir faaliyet yaygın değildir.

İlçede yaylacılık çok gelişmiştir. Eskiden bölge halkı hayvan otlatmak için yaylaya göç etmekte iken son yıllarda, temiz dağ havası alarak dinlenmek ve çeşitli yayla şenliklerine katılarak eğlenmek için yaylaya çıkmaktadır.

Önceden yaylaya yürüyerek gidilirken; ulaşımın sağlanması ile otomobiller ile bu yaylalara üç – dört saatte gidilip gelinmektedir. Yöre halkının çıktığı yaylalarda Haziran – Temmuz aylarında çeşitli şenlikler düzenlenmektedir. Bunların içinde en meşhuru Temmuz ayının üçüncü cumartesi günü yapılan Sis Dağı, eski adı Abdal Musa Dağı şenlikleridir.

Çavuşlu ekmeğinin ünü ülke sınırlarını aşmıştır.
Çavuşlu ekmeğinin ünü ülke sınırlarını aşmıştır.

GÖRELE’NİN SOSYO EKONOMİK YAPISI

Görele toprağında bitkiler için çeşitli madensel besinler bulunur. Her mevsim yeterince yağışlıdır. Dondurucu ve kavurucu olmayan ılık iklimi çeşitli bitkilerin yetiştirilmesine hizmet eder. Bundan dolayı orta kuşakta yetişen her çeşit bitki Görele’de de yetişir. Sıcak kuşakta yetişen çaydan, Alp dağlarında yetişen selajinel yosunlarına kadar çeşitli bitkilere rastlanır.

Ekonomik değer taşıma bakımından fındık başta gelir; bunu mısır, çay, meyveler, çeşitli sebzelerle endüstri ve diğer işlerde kullanılan bitkiler takip eder. Ormancılık büyük önem taşır. Hayvancılığın ekonomiye büyük katkısı vardır.

Bazı kaynaklar göre fındığın Orta Asya’dan Karadeniz sahillerine göçler yoluyla Türkler tarafından getirildiğini, daha sonra Avrupa’ya götürüldüğünü ifade eder.
Bazı kaynaklar göre fındığın Orta Asya’dan Karadeniz sahillerine göçler yoluyla Türkler tarafından getirildiğini, daha sonra Avrupa’ya götürüldüğünü ifade eder.

FINDIK

Bazı kaynaklar, fındığın Anadolu’dan bütün dünyaya yayıldığını söyler. Bazı kaynaklar ise fındığın Orta Asya’dan Karadeniz sahillerine göçler yoluyla Türkler tarafından getirildiğini, daha sonra Avrupa’ya götürüldüğünü ifade eder. Bunun içinde “Yağ Taşı – Yağmur Taşı” adlı efsane ile “Bugu Tekin” efsanesini kanıt olarak gösterirler. Bu efsanelerde, fındık ağacı kutsal olarak Tanrı’nın nurunun ilk defa fındık ağacı üzerine indiği bildirilmektedir.

Fındık kelimesi Türkçe’ye muhtemelen Türklerin Anadolu’ya yerleşmesinden sonra girmiş olmalıdır. Kelime daha sonra Arap dilinde “bunduk” tarzında söylenmiş ve yerleşmiştir.

Başta Hıristiyanlık olmak üzere bütün dinler fındığı kutsal meyve saymıştır. 4.000 yıl önce Orta Asya’dan getirilerek çevremizde yetiştirildiği anlaşılmaktadır. Ksenofon “Onbinlerin Dönüşü” adlı eserinde kapalı şekilde fındığa değinilmektedir. Yunanlı hekim Dioscorides’in “Kitabü’l Haşayış” adlı eserinde fındıktan yapılan ilaçlardan bahsedilmektedir. Fındığı Romalılar Görele’den İtalya’ya, oradan da İspanya’ya ulaştırdılar.
İspanya kralı Henry’nin Timur’a gönderdiği Klaviyo, Semertkan dönüşü Pontus devleti başkenti Trabzon’dan 1405 yılında İstanbul’a hareketinde fındık dolu bir gemi ile yola çıktığını seyahatnamesinde yazmaktadır. Türkiye’den ilk kabuklu fındık ihracatını 1773 yılında Rusya’ya, 1792 yılında Romanya’ya, 1851 yılında İngiltere’ye, 1871 yılında da Belçika’ya yapılmıştır. Yaklaşık 5.000 yıldır bilinen fındığın vatanı Anadolu’dur. M.Ö. 400’de Pontus kıyılarından geldiği için Pontus cevizi adını almıştır. Sicilya ve İspanya’ya Araplar tarafından götürülmüştür. Yeryüzünde 36 – 41 derece kuzey enlemlerinde kendine özgü iklim koşullarında yetişebilen fındık, deniz kıyısından en çok 30 km içeride veya 750-1000 metreyi geçmeyen yerlerde ürün vermektedir. Dünya yıllık fındık üretiminin % 67 – 75’i Türkiye’nin Karadeniz kıyılarında yapılmaktadır. İtalya, İspanya ve Amerika fındık yetiştiren diğer ülkelerdir.

Türkiye’nin en çok yağış alan bölgesi Karadeniz’de arazi fazla eğimlidir. Toprağın yapısı ve iklim koşulları Karadeniz Bölgesi’nin önemli bir kısmında fındık dışında başka bir tarıma izin vermemektedir. Fındık, erozyon tehlikesi ile karşı karşıya olan bölgede verimli toprakların yok olmasını engelleyip çevreye olumlu katkı sağlamaktadır. Fındık tarımı genellikle küçük arazilerle ve aile işletmeciliği biçiminde yapılmaktadır. Türkiye’de yaklaşık 600.000 hektar arazide 400.000 çiftçinin fındık üretimi ile uğraştığı bilinmektedir. Fındık yetiştirildiği bölgelerde doğrudan ya da dolaylı olarak 8 milyon insanın ilgilendirmektedir. Potasyum, magnezyum ve kalsiyum içeriği yüksek, sodyum miktarı düşük olan fındığın, kemik gelişimi ve sağlığı ile kan basıncını düzenlenmesinde büyük önemi vardır. Bu açıdan fındık, sağlıklı yaşam için önemli bir besin kaynağıdır.

Görele’de fındık, 7.134 hektarlık alanda yetiştirilmektedir, en önemli gelir kaynağı olup ihraç maddelerinin başında gelir. Ilıman iklimi sever. Deniz seviyesinden 450 metre yüksekte verimliliği tehlikeye düşer, 750 metreden daha yüksekte yetişmez. Denizden 30 kilometre uzakta hiç olmaz.

Fındık İhracatçıları Birliği’nden alınan bilgiye göre; 1 Eylül 1997 – 26 Aralık 1997 tarihleri arasında 114.624,5 ton iç fındık ihraç edilerek karşılığında 420 milyon 417 bin 19 dolar gelir sağlandı.

Fındık Çeşitleri: Tombul Fındık, Palaz Fındık, Foşa Fındık, Çakıldak Fındık, Kalınkara Fındığı, Sivri Fındık, Kuş Fındığı, Badem Fındığı.

Lezzetini ustalarından alan Görele pidesi, 85 yıllık bir geçmişe sahiptir.
Lezzetini ustalarından alan Görele pidesi, 85 yıllık bir geçmişe sahiptir.

HAYVANCILIK

İklim, mera ve gübreli bahçe altlarında yetişen otların bolluğu hayvancılığa geçim kaynağı gözüyle bakabileceğini müjdeliyorsa da bugünkü hayvancılık tekniği, pazar, yol, süt mahsullerini değerlendirme imkanları olmaması bu durumu engellemektedir.

Halkın ihtiyaçlarına göre sığır, davar, kümes hayvanları, gücünden faydalanılan hayvanlarla diğer evcil hayvanlar yetiştirilmektedir. Bölgede geniş meralar olmadığından hayvancılık ileri düzeyde gelişmemiştir.

Her köy evinde sığır beslenir. Sığır yetiştiriciliği küçük aile işletmeciliği şeklinde bitkisel üretim faaliyetleri sonucu elde edilen kaba yemi (özellikle mısır sapı) değerlendirmek ve ailenin süt ihtiyacını karşılamak amacıyla yapılmaktadır. Çiftçiler, kendi arazisinde elde ettiği kaba yemin yeterli olmaması durumunda komşu çiftçilerden kaba yem satın alabilmektedir.

Sığır yetiştiriciliği azaldığından eski yıllarda olduğu gibi hayvanlar yaylalara çıkarılmamaktadır. Yetiştirilen sığırlar, yerli ırkların karışmasından meydana gelmiş yerli melez sığırlardır. Suni tohumlama ile Jersey sığırlarının türü geliştirilmiştir. Son yıllarda da Holstein sığır türlerinin de arttığını görmekteyiz. Manda eski yıllarda birkaç adet olmasına rağmen bugün yoktur. Sığırlar daha çok sütü, sonrada eti için beslenir.

Dört orman bölgesi olan Görele’de ormancılık, ilçe ekonomisine az oranda ekonomik katkı sağlamaktadır.
Dört orman bölgesi olan Görele’de ormancılık, ilçe ekonomisine az oranda ekonomik katkı sağlamaktadır.

ORMANCILIK

Görele’de iklim ve toprağın uygunluğu ormanın tabi olarak yetişmesini sağlamıştır. En çok yetişen ağaç cinsi kayıngiller olup bunu takiben çam, meşe, yaykın, kızılağaç, kestane, ladin ve taflandır.

Orman altı ürünü olarak avu denen çalılardan bol odun elde edilir. Görele’de dört orman bölgesi vardır. Bunlar: Görele merkez 13.258 hektar olup bunun üçte ikisi orman, üçte biri açıklıktır; Alimeydan (Sis) Dağı, 15.734 hektar ormanlık olup bunun altıda biri orman geri kalan açıklıktır. Çömlekçi, 9.115 hektar ormanlık sahasının üçte biri orman, üçte ikisi açık sahadır. Kahraman dere, 1.046 hektar ormanlık olup dörtte üçü orman, geri kalanı açıklıktır.

Günümüzde ormancılık, Görele ekonomisine az oranda ekonomik katkı sağlamaktadır.

1923 yılında ise ilçe olarak Giresun’a bağlanan Görele’de 1916 yılında başlayan Rus işgali iki yıl sürdü.
1923 yılında ise ilçe olarak Giresun’a bağlanan Görele’de 1916 yılında başlayan Rus işgali iki yıl sürdü.

SU ÜRÜNLERİ

Bir sahil ilçesi olması sebebiyle balıkçılık, Görele ekonomisinde önemli bir yer tutmaktadır. Görele’nin 10 kilometrelik sahil şeridi bulunmaktadır.

Ayrıca son yıllarda Kaynak Kullanımı Destek Fonu (KKDF) prim uygulaması ile kültür balıkçılığında da önemli bir ilerleme sağlanmıştır. 1997 yılı itibariyle il genelinde toplam 65 adet kayıklı alabalık tesisinin 7 adedi Görele’de bulunmaktadır.

Çavuşlu, Görele’ye bağlı tarihi bir sahil kasabasıdır.
Çavuşlu, Görele’ye bağlı tarihi bir sahil kasabasıdır.

ÇAVUŞLU BELDESİ

Karadeniz bölgesi, Doğu Karadeniz kıyı şeridinde yer alan Çavuşlu beldesi Giresun ili, Görele ilçesine bağlı tarihi bir sahil kasabasıdır.

Çavuşlu, Dünya üzerinde 41° 2′ 21.8868” kuzey ve 39° 3′ 55.6164” doğu gps koordinatlarında yer alır. Çavuşlu bağlı olduğu Görele ilçe merkezine 5 kilometre, Giresun il merkezine 67 kilometre mesafededir. Çavuşlu’nun en alçak noktası deniz seviyesi, en yüksek noktası ise 560 metre ile Kuru Kale tepesidir. Yerleşim yüksekliği deniz seviyesinden 9 metredir.

Çavuşlu beldesi, D 010 Karadeniz sahil transit geçişi, Samsun – Hopa uluslararası otoyolunun 263 kilometresinde yer almaktadır. Türkiye’nin her ilinden direkt olarak şehirlerarası yolcu taşımacılığı yapan firmalar ile ulaşım çok kolaydır. Çavuşlu, Ordu Giresun Havaalanı’na 100 kilometre, Trabzon Havaalanı’na 66 kilometre uzaklıkta yer alır.

Belde, doğuda Eynesil ilçesi, güneyinde Sis dağı, kuzeyinde Karadeniz, batısında ise Görele ilçesi ile sınırdır.

1962 yılında belde statüsüne kavuşan Çavuşlu’da Roma devrine ait hamam yıkıntıları, kümbet ve kubbe kalıntıları vardır.
1962 yılında belde statüsüne kavuşan Çavuşlu’da Roma devrine ait hamam yıkıntıları, kümbet ve kubbe kalıntıları vardır.

ÇAVUŞLU BELDESİNİN KURULUŞU

Çavuşlu’nun ne zaman kurulduğu kesin olarak belli değildir. Ancak kasabanın sınırları içerisinde yer alan 11. Yüzyılın ilk çeyreğinde bölgeye gelen Cenevizliler tarafından yapılan Kuru Kale gibi ören yerlerinin bulunması kasabanın M.Ö. yerleşime açık olduğu tezini kuvvetlendirmektedir. Ayrıca Roma devrine ait hamam yıkıntıları, kümbet ve kubbe kalıntıları da Çavuşlu’nun çok eski bir yerleşim bölgesi olduğu tezini desteklemektedir. 1758 – 1792 yıllarında Trabzon sancağına bağlı kaza merkezi olan Çavuşlu, Trabzon sancağına 8 kuşak vali yetiştirmiştir. Trabzon sancağına bağlı Voyvodalık olan ve 1874’te kurulan Görele belediyesine bağlanan Çavuşlu, 1923’te il olan Giresun’a, Görele ile birlikte bağlanmıştır. 1962 senesine gelindiğinde belde statüsüne kavuşan Çavuşlu, halen belde belediyesi olarak faaliyet göstermektedir.

Çuvazlar, Çavuşlu’ya ismini vererek yerleşen ilk Türk boyudur.
Çuvazlar, Çavuşlu’ya ismini vererek yerleşen ilk Türk boyudur.

ÇAVUŞLU İSMİNİN TÜREYİŞİ

Çavuşlu adı, Çuvaz kökünden gelmektedir. Çuvazlar, Çavuşlu’ya ismini vererek yerleşen ilk Türk boyudur. Çuvazların bir kısmının İran’ın Kuzistan bölgesinde 14 bin çadıra ulaşan nüfusları ile göçebe olarak yaşadıkları 1930 yılındaki araştırmalardan öğrenilmiştir.

Osmanlı döneminde Çavuşlu, Trabzon sancağına 8 kuşak vali yetiştirmiştir.
Osmanlı döneminde Çavuşlu, Trabzon sancağına 8 kuşak vali yetiştirmiştir.

ÇAVUŞLU’NUN NÜFUSU

Çavuşlu beldesinin 2022 Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine (ADNKS) verilerine göre toplam nüfusu 2.142 kişidir. Beldenin Merkez mahalle nüfusu 946’dır. 2000’li yılların başlarında 5.000 yakın nüfusu olan Çavuşlu’nun, gün geçtikçe bölge yerleşkelerin ortak paydası olan işsizlik üzerine göç ile hızlıca nüfusu düşmektedir.

Çavuşlu’da ilk eğitim okulu “Teşvikiye medresesi”dir. 1306 (1889) tarihli tescil belgesiyle medresenin açılışı kayıtlıdır.
Çavuşlu’da ilk eğitim okulu “Teşvikiye medresesi”dir. 1306 (1889) tarihli tescil belgesiyle medresenin açılışı kayıtlıdır.

ÇAVUŞLU’DA EĞİTİM

Çavuşlu’da ilk medreseyi (okul) kuran kişi Karamanzâde İbrahim Efendi’dir. Çavuşlu’da ilk eğitim okulu “Teşvikiye medresesi”dir. Bu medrese 10 Cemaziyelahir 1306 (12 Ocak 1889) tarihli tescil belgesinin üst tarafında “zîr-i defterde esâmîleri muharrer ashâbü’l hayrâtın Çavuşlu Pazarı’nda kâin Teşvikiye nâm medresenin tedrisine mahsus nukûd-ı mevkufe defteri” açılış kaydı bulunmaktadır. Medrese bugünkü Çavuşlu’nun eski belediye ve PTT binasının olduğu yerdeydi. Ardından bu Teşvikiye medresesine bağlı olarak “iptidai” denilen ilkokul ve “rüştiye” denilen ortaokul dahil edilmiştir. Bu okullar Selahittin medreseleri seviyesinde olup müdürleri padişah fermanı ile tayin olunurdu. Daha sonra Cumhuriyetin ilanından sonra medreseler kapatılınca ilkokul öğrenimine geçilmiş ve devam edilmiştir. O dönem savaş sürecinde medrese Ruslar tarafından yakılıp yıkıldığından bugünkü Çavuşlu Merkez camii etrafındaki ev odalarında açılan dersliklerde eğitim öğretim verilmeye çalışılmıştır. Ta ki Çavuşlu eşraflarından Muhtar Mehmet Ali Özarslan’ın kendi evinin yanındaki boş arsayı 1936 yılında Çavuşlu İlkokulu için hibe edene kadar. Bu dönemden sonra ilkokulun ardından Çavuşlu’da ortaokul açılması kararlaştırıldı ve yine yer sıkıntısı içerisinde 1968 yılında bugünkü Belediye meydanında bulunan bir ev okula çevrilerek ortaokul eğitim öğretime başladı. 1972 yılında Merkez Mahalle Değirmenbükü mevkiindeki tarla olarak kullandığı araziyi okul yeri olarak hibe eden Muhtar Mehmet Ali Özarslan’ın devreye girmesi ile ortaokul burada inşa edilerek eğitim vermeye başladı. Ardından 1991 yılında Çavuşlu İlkokulu ile Çavuşlu Ortaokulu birleşerek Çavuşlu İlköğretim Okulu adı altında eğitim öğretim vermeye devam etti. 2012 eğitim öğretim yılı başlarında Milli Eğitim Bakanlığı’nın kararı ile yurt genelinde tüm ilköğretim okulları gibi Çavuşlu İlköğretim Okulu da, Çavuşlu ilkokulu ve ortaokulu olarak ikiye ayrıldı. Aynı binada eğitim ve öğretim vermeye devam etmektedir.

7 mahallesi olan Çavuşlu, tarihi yönden zengin olmakla birlikte birçok tarihi kalıntı günümüzde yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
7 mahallesi olan Çavuşlu, tarihi yönden zengin olmakla birlikte birçok tarihi kalıntı günümüzde yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.

ÇAVUŞLU’NUN MAHALLELERİ

Çavuşlu beldesi; Bahşiş, Beyli, Merkez, Obakıran, Orta (Gülef), Şahali ve Yeniköy mahallelerinden oluşmaktadır. Çavuşlu deresi ile Cumalar deresi arasında kalan küme evler, cadde ve sokaklar Merkez mahalleyi oluşturmaktadır. Bunlar; Cami Yanı küme evleri, Mahsurlu küme evleri, Çarşı küme evleri, Yusuf Ziyaettin Emanetoğlu küme evleri, Zübeyde Hanım, Sahil, Tüysüzoğlu, Şehit Kadir Aydın, Giresun caddeleri ile Çınar, Çeşme, Çıkmaz, Yunus Emre sokaklarıdır.

Bahşiş Mahallesi: Çavuşlu’nun 7 mahallesinden birisi de Bahşiş mahallesidir. Çavuşlu şehir merkezine 5 kilometre uzaklıkta olan Bahşiş mahallesine stabilize, asfat ve beton olmak üzere iki yol ile ulaşılabilir.

Doğusunda Beyli mahallesi, güneyinde Eynesil ilçesi Kemerli köyü, kuzeyinde Çavuşlu, batısında ise Orta mahalle ile Çavuşlu deresine sınırdır. Mahallenin nüfusu 178 kişidir.

Bahşiş mahallesinde halk geçimini fındıkçılık, sebze ve meyve ekonomik gelir sağlayan başlıca unsurlardır. Mahallede gurbetçilik de büyük pay sahibidir. Büyükbaş hayvancılık günümüz koşullarında mandıracılık ve ev ağıllarında olmak üzere halen yapılmaktadır.

Bahşiş mahallesinde Karadeniz yığma taş usulü eski evlere ve bazı çeşme ve su değirmenlerine rastlamak mümkündür.

Beyli Mahallesi: Çavuşlu’nun yedi mahallesinden birisi de Beyli mahallesidir. Çavuşlu şehir merkezine 3 kilom uzaklıkta olan Beyli mahallesine beton kaplı yol ile ulaşılabilir.

Doğusunda Eynesil ilçesi Kekiktepe (Heri) köyü, güneyinde Bahşiş mahallesi, kuzeyinde Karadeniz, batısında ise Çavuşlu ile sınırdır. Mahallenin nüfusu 397 kişidir.

Beyli mahallesinde halk geçimini fındıkçılık, çay, sebze ve meyvecilikle temin etmektedir. Mahallede gurbetçilik de büyük pay sahibidir. Büyük ve küçükbaş hayvancılık günümüz koşullarında çok az olmakla birlikte halen yapılmaktadır.

Beyli mahallesi tarihi yönden zengin olmakla birlikte birçok tarihi kalıntı günümüzde yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Beyli mahallesinde Karadeniz yığma taş usulü eski evlere, çeşme ve sarnıçlara, Beyli merkez ve Kırca mezarlığı ile Gül Baba türbe kalıntısına rastlamak mümkündür.

Merkez Mahallesi: Çavuşlu’nun yedi mahallesinden birisi de Merkez mahallesidir. Çavuşlu Merkez mahalle: Çavuşlu deresi, Cumalar deresi ve Kuru Kale arasında kalan küme evleri, cadde ve sokaklardan oluşmaktadır. Mahallenin nüfusu 1.027 kişidir.

Çavuşlu beldesi Merkez mahallesinde halk geçimini aile ticari işletmeleri, ekmek fırıncılığı, fındıkçılık, balıkçılık, sebze ve meyvecilikle sağlamaktadır. Beldede gurbetçilik de büyük pay sahibidir. Büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık günümüz koşullarında çok az olmakla birlikte halen yapılmaktadır. Beldede arıcılık ve kümes hayvanları yetiştiriciliği de yapılmaktadır.

Çavuşlu beldesi Merkez mahallesi tarihi yönden çok zengin olmakla birlikte bir çok tarihi kalıntı günümüzde yok olma derecesindedir. Çavuşlu beldesi Merkez mahallesinde başlıca tarihi eserler; Karadeniz yığma taş usulü eski konaklar ve evler, çeşme ve sarnıçlar, yer dibekleri, üzüm şıra kuyuları, su değirmeni, sulama kanalı beden duvarı, Çavuşlu Merkez Cami minaresi, Çavuşlu merkez ve Cumalar mezarlığı ile Cami yanı küme evleri bölgesi Kuyu sokakta yer alan su kuyusu, hamam yıkıntıları, kümbet ve kubbe kalıntılarıdır.

Çavuşlu Merkez Mahallenin en önemli tarihi yapısı Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim Han’ın konağıdır. Konak; Trabzon valisi iken Yavuz Sultan Selim Han tarafından yaz aylarında mesire yeri olarak kullanılmıştır. Yavuz Sultan Selim Han’ın oğlu Kanuni Sultan Süleyman’ın bu konakta beşiği sallandığı rivayet olunmaktadır. Yine bir rivayete göre Kanuni’nin annesi Gülbahar Ayşe Hatun, Vakfıkebir veya Çavuşlu’dandır. 1758 – 1792 yıllarında Trabzon sancağına bağlı kaza merkezi olan Çavuşlu, Trabzon sancağına 8 kuşak vali yetiştirmiş bir kasabadır.

Obakıran Mahallesi: Çavuşlu’nun yedi mahallesinden birisi de Obakıran mahallesidir. Çavuşlu şehir merkezine 6 kilometre uzaklıkta olan Obakıran mahallesine stabilize ve beton yol olmak üzere ulaşılabilir.

Doğusunda Orta (Gülef) mahallesi, güneyinde Görele ilçesi Güneyköy köyü, kuzeyinde Mahsurlu mahallesi, batısında ise Mahsurlu mahallesi Kuru Kale mevkii yer almaktadır. Mahallenin nüfusu 102 kişidir.

Obakıran mahallesinde halk geçimini fındıkçılık, sebze ve meyvecilikle sağlamaktadır. Mahallede ağaç işlemeciliği de yapılmaktadır. Mahallenin ekonomik gelirinde gurbetçilik de büyük pay sahibidir. Büyükbaş hayvancılık günümüz koşullarında çok az olmakla birlikte halen yapılmaktadır.

Obakıran mahallesinde Karadeniz yığma taş usulü eski evlere ve bazı çeşme ve sarnıçlara rastlamak mümkündür.

Orta (Gülef) Mahallesi: Çavuşlu’nun yedi mahallesinden birisi de Orta (Gülef) mahallesidir. Çavuşlu şehir merkezine dört kilometre uzaklıkta olan Orta mahallesine beton ve stabilize yoldan ulaşılabilir.

Doğusunda Çavuşlu deresi ve Bahşiş mahallesi, güneyinde Eynesil ilçesi Adaköy köyü, kuzeyinde Çavuşlu, batısında ise Obakıran mahallesi yer almaktadır. Mahallenin nüfusu 213 kişidir.

Orta (Gülef) mahallesinde halk geçimini fındıkçılık, sebze ve meyvecilikten temin etmektedir. Mahallede ağaç işlemeciliği de yapılmaktadır. Mahallenin ekonomik gelirine gurbetçilik de büyük katkı sağlamaktadır. Büyükbaş hayvancılık günümüz koşullarında çok az olmakla birlikte halen yapılmaktadır.

Orta mahalle tarihi yönden zengin olmakla birlikte birçok tarihi kalıntı günümüzde yok olma derecesindedir. Orta mahallede başlıca tarihi eserler; Karadeniz yığma taş usulü eski evler, Hacı çeşmesi denilen üzerinde aslan resmi bulunan, yapılış tarihi bilinmeyen bir çeşme ile yine yapım tarihi bilinmeyen İpek yolu kervanlarının kullandığı rivayet edilen Hınıs taş kemer köprüsüdür. Orta mahalle camii de tarihi değeri olan bir diğer yapıdır. Mahalle Merkez mezarlığındaki Osmanlı dönemine ait mezarlar da görülmeye değerdir. Çimen, Gülef ve Uzun Ali değirmenleri ile kalıntıları kalan birçok tarihi değirmenlere de rastlamak mümkündür.

Şahali Mahallesi: Çavuşlu’nun yedi mahallesinden birisi de Şahali mahallesidir. Çavuşlu şehir merkezine beş kilometre uzaklıkta olan Şahali mahallesine beton yol ile ulaşılabilir.

Doğusunda Yeniköy mahallesi, güneyinde Görele ilçesi Seferli köyü, kuzeyinde Karadeniz, batısında ise Görele ilçesi Eserli köyü ile sınırdır. Mahallenin nüfusu 132 kişidir.

Şahali mahallesinde halk geçimini fındıkçılık, balıkçılık, sebze ve meyvecilikten sağlamaktadır. Mahallede gurbetçilik de büyük pay sahibidir. Büyükbaş hayvancılık günümüz koşullarında çok az olmakla birlikte halen yapılmaktadır.

Şahali mahallesi tarihi yönden zengin olmakla birlikte birçok tarihi kalıntı günümüzde yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Şahali mahallesindeki tarihi eserler; Karadeniz yığma taş usulü eski evler, Çatalakhisar deresi taş kemer köprüsü, çeşme ve sarnıçlar ile Şahali merkez mezarlığıdır.

Yeniköy Mahallesi: Çavuşlu’nun yedi mahallesinden birisi de Yeniköy mahallesidir. Çavuşlu şehir merkezine dört kilometre uzaklıkta olan Yeniköy mahallesine beton yol ile ulaşılabilir.

Doğusunda Mahsurlu mahallesi, güneyinde Mahsurlu Kuru Kale mevkii, kuzeyin de Karadeniz, batısında ise Şahali mahallesi bulunmaktadır. Mahallenin nüfusu 225 kişidir.

Yeniköy mahallesinde halk geçimini fındıkçılık, balıkçılık, sebze ve meyvecilikten sağlamaktadır. Mahalle de gurbetçilik de büyük pay sahibidir. Büyükbaş hayvancılık günümüz koşullarında çok az olmakla birlikte halen yapılmaktadır.

Yeniköy mahallesi tarihi yönden zengin olmakla birlikte birçok tarihi kalıntı günümüzde yok olma derecesindedir. Yeniköy mahallesinde başlıca tarihi eserler; Karadeniz yığma taş usulü eski evler, çeşme ve sarnıçlar ile Yeniköy ve Hamzaoğlu dereleri üzerindeki su değirmenleridir.

Günümüzde sapa sağlam ayak da durmaya çalışan bu Hınıç Taş Kemer Köprüsü Çavuşlu'daki ender eserlerden bir tanesidir.
Günümüzde sapa sağlam ayak da durmaya çalışan bu Hınıç Taş Kemer Köprüsü Çavuşlu’daki ender eserlerden bir tanesidir.

ÇAVUŞLU’DA TİCARET

Çavuşlu’da halk geçimini aile ticari işletmeleri, ekmek fırıncılığı, fındıkçılık, balıkçılık, el sanatları, ahşap oyma işlemeciliği, sebze ve meyvecilikten temin etmektedir. Çavuşlu’da gurbetçilik ve gemi adamlığı da büyük paya sahiptir.

Arıcılık, büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık günümüz koşullarında çok az olmakla birlikte halen yapılmaktadır.

Kuru Kale diğer adı ile Kurul Kale, Cenevizliler döneminden kalma kayalara oyulmuş lahit mezarlardır.
Kuru Kale diğer adı ile Kurul Kale, Cenevizliler döneminden kalma kayalara oyulmuş lahit mezarlardır.

ÇAVUŞLU’DA TARİHİ ESERLER

Çavuşlu tarihi yönden çok zengin olmakla birlikte birçok tarihi kalıntı günümüzde yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.

Çavuşlu beldesindeki başlıca tarihi eserler; Yavuz Sultan Selim Han Yazlık Konağı, Kuru Kale, Hınıç Taş Kemer Köprüsü, Karadeniz yığma taş usulü eski evler ve konaklar, çeşme ve sarnıçlar, yer dibekleri, üzüm şıra kuyuları, su değirmenleri, sulama kanalı beden duvarı, Çavuşlu Merkez Camii minaresi, Çavuşlu merkez, Cumalar, Orta (Gülef), Beyli merkez ve Kırca mezarlıklarındaki tarihi kabir ve sandukalar, Cami yanı küme evleri Kuyu sokakta yer alan su kuyusu, hamam yıkıntıları, kümbet ve kubbe kalıntıları, Hınıs taş kemer köprüsü, Beyli mahallesindeki Gül Baba türbe kalıntılarıdır.

Yavuz Sultan Selim Han Konağı: Osmanlı Devleti’nin 8. padişahı olan Sultan 2. Bayezid, padişah olduktan sonra, askeri sevk ve devlet idareciliğini öğrenmesi için oğlu Şehzade Selim’i Trabzon Sancağı’na tayin eder. Şehzade Selim, Trabzon’da devlet işlerinin yanında ilimle uğraşır ve büyük alim Mevlana Abdülhalim Efendi’nin derslerini takip eder. Sultan İkinci Bayezid’in vefatından sonra tahta 9. padişah olarak çıkan Yavuz Sultan Selim Han, şehzadeliği döneminde Trabzon sancağından Payitaht’a gidiş gelişleri esnasında yol güzergahında bulunan günümüz Çavuşlu’sunun bugünün Konak çevresini çok beğenir ve ağalarına ferman vererek bu alana yazlık konak inşa edilmesini buyurur.

Yapımı kısa sürede tamamlanan yazlık konak üç katlı ve 4.000 metrekare alana sahiptir. Konak, dönemine uygun olarak iki kademeli olarak inşa edilmiştir. Birinci kademe yapılabilecek saldırılara karşın koruma önlemi olarak yer yer kalınlığı 1.5 metreyi bulan kara taş sur duvarlar ile çevrilidir. İkinci kademe ise iç kale diye tabir edilen yapılardan oluşmaktadır. Konağın iki adet kapısı bulunmaktadır. Birincisi ve ana kapı güney cephesinde “Bab-ı Adalet” yani Adalet Kapısı, ikincisi ise kuzeydoğu yönünde “Lebi Derya Kapısı” olarak anılır. Konağın yapımı esnasında kullanılan kara taşların Kuru Kale’den ve Dokuzgöz’den elden ele taşıma usulü ile getirildiği rivayet edilmektedir. Dönemin ve bölgenin cazibe merkezi olan bugünün Çavuşlu’su, Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim Han’ın şehzadelik dönemi eserlerinden birine ev sahipliği etmektedir.

Çavuşlu’daki yazlık konak; doğal güzelliği ve havasından ötürü Yavuz Sultan Selim Han’ın annesi Gülbahar Hatun’un da ilgisini çekmiştir. Sultan Selim’in, eşi Ayşe Hafsa Sultan ile yaz aylarını geçirmek için geldiği bu konak; Osmanlı Devleti’nin 10. padişahı Kanuni Sultan Süleyman Han’a da bebek yaşta iken ev sahipliği yapmıştır. Şehzade Süleyman’ın beşiğinin de bu konakta sallandığı rivayet edilmektedir.

Kuru Kale: Kuru Kale (aslında orijinal ismi “Kurul Kale”); M.Ö. 2. ve 1. yüzyılda yerleşim yeri olarak bilinmektedir. Aynı yüzyıllarda yapılan ve aynı ismi taşıyan bir benzerinin de Ordu il merkezine bağlı Bayadı Köyü sınırları içerisinde bulunduğu belirtilmektedir.

Cenevizliler, Romalılar, Pontuslular, Selçuklular, Rumlar, Osmanlılar; Kuru Kale’yi barınma, yaşama ve bölgeyi idare etme amacıyla kullanmışlardır.

Kuru Kale, diğer adı ile Kurul Kale günümüzde bahse konu kavimlerin aksine bugün terk edilmiş, yağmalanmış ve talan edilmiştir. Kuru Kale’de günümüze ulaşan Cenevizliler döneminden kalma kayalara oyulmuş lahit mezarlar bulunmaktadır. Kale çevresinde birçok mağara vardır. Bunların en büyüğü ve ilginci kuzeydoğu cephesinde kalan “Sulu Mağara”dır. Mağaranın içerisinde içilebilir olan su kaynağı ve bir gölet mevcuttur. Kuru Kale’de günümüzde ayakta kalmayı başarabilmiş Selçuklulardan kalma küçük boyutta bir sur da mevcuttur.

Kuru Kale’nin konumu ve bölgeye hakimiyeti görülesi ve gezilesi güzelliktedir. Kuru Kale’ye çıkıldığında Karadeniz’in, Sis Dağının ve başta Zıva Vadisi olmak üzere diğer vadilerin panoraması gözler önüne serilmektedir.

Hınıç Taş Kemer Köprüsü: Yüzyıllar önce tarihi İpek yolu ve Orta (Gülef) ile Merkez (Mahsurlu) mahalleleri arasındaki vadi içerisinden akan Küçük dere üzerine inşa edilen Hınıç Taş Kemer Köprüsü Çavuşlu’nun ender eserlerden bir tanesidir. 700 yıllık yaşı ile Hınıç Taş Kemer Köprüsü günümüzde Çavuşlu’da ve bölgede ender ayakta kalmayı başarmış tarihi yapılardan biridir.

Çavuşlu’daki yazlık konak; doğal güzelliği ve havasından ötürü Yavuz Sultan Selim Han’ın annesi Gülbahar Hatun’un da ilgisini çekmiştir. Şehzade Süleyman’ın beşiğinin de bu konakta sallandığı rivayet edilmektedir.
Çavuşlu’daki yazlık konak; doğal güzelliği ve havasından ötürü Yavuz Sultan Selim Han’ın annesi Gülbahar Hatun’un da ilgisini çekmiştir. Şehzade Süleyman’ın beşiğinin de bu konakta sallandığı rivayet edilmektedir.

ÇAVUŞLU’DA KÜLTÜR

Giresun yöresinin Türkmen – Çepni ve Trabzon Ağasar yöresinin folklorik değerleri açık bir şekilde Çavuşlu’da yaşatılmaktadır. Kemençe en önemli müzik aletidir. Kemençeyi saz, davul ve zurna takip eder.

Çavuşlu beldesine ait derlenen çok sayıda türkü mevcuttur. Bunlar; “Çavuşlu Diye Diye, Ağasarın Balını (Oy Asiye), Atmacayı Vurdular, Ayağında Çorabın, Yaylanın Soğuk Suyu, Tarlalar Salkım Saçak, Püsküllüdür Püsküllü” türküleridir.

Merhum olan Ömer Akpınar, Fethi Karamahmutoğlu, Mehmet Hamzaoğlu, Ömer Gök ile diğer saz ve söz üstatları sanat ve kültür hayatının gelişmesinde etkin olmuştur. Günümüzde bu sanatı icra eden ve yaşatan Metin Hamzaoğlu, o neslin son temsilcilerindendir.

İnce yonu; diğer yerlerde moloz taş kullanılan Hınıç Taş Kemer Köprüsü, yuvarlak kemerli ve tek gözlüdür.
İnce yonu; diğer yerlerde moloz taş kullanılan Hınıç Taş Kemer Köprüsü, yuvarlak kemerli ve tek gözlüdür.

ÇAVUŞLU’DA TURİZM

Çavuşlu’da bölgede olduğu gibi en çok yayla turizmi yaşanmaktadır. Mayıs ayından ekim ayının sonlarına kadar yaylalara göç eden halk günübirlik, hafta sonu ve resmi tatillerde yaylaya çıkmadan edemez. Yayla denilince ilk akla gelen Sis Dağı, Kazıkbeli ve Kadırga yaylalarıdır.

Sis Dağı ve Yaylaları: Doğu Karadeniz dağ silsilesinin bir bölümü olan, batıda Ordu il sınırından başlayıp doğuda Trabzon Soğanlı dağlarına kadar uzanan, kuzeyde Karadeniz kıyılarından belli yüksekliklerle ardı ardına yükselen ve güneyde Sivas, Erzincan, Gümüşhane sınırlarına kadar dayanan bölge dağ silsilesine “Giresun Dağları” denilmektedir.

Bu dağ silsilesi yükseklerinde doğal ve kültürel hazinelerin saklandığı bereketli bir diyardır. Giresun dağları eşsiz güzellikleriyle birçok yaylaya ev sahipliği yapmaktadır. Yaylaların çoğu 1.500 – 2.000 metre arasında yer almaktadır. Bölgedeki yayla kültürü mayıs ayının son günlerinde karların erimeye başlaması, doğanın yeniden uyanmasıyla birlikte yeniden canlanmaktadır.

Giresun dağlarının ve yaylalarının içerisinde yer alan sahile en yakın ve yüksek Görele ilçe sınırları içinde bulunan büyüleyen eşsiz güzelliği ile Sis Dağı ve yaylaları bulunmaktadır. Sis Dağı ve yaylası, yıl boyunca tül gibi sislerle kaplı olduğundan dolayı Sis Dağı adını almıştır. Bölgenin en büyük dağı olan Aladağ’ın en yüksek tepesi Alimeydan (Sis Dağı) 2.182 metre yüksekliğe sahiptir. Kıyıya 38 kilometre uzaklıkta olduğu için de günübirlik olarak gezinti için ideal bir yayladır. Sis Dağı, “C Statüsünde Milli Park” olarak korumaya alınmıştır ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca kış turizmi merkezi ilan edilmiştir. Sis Dağı yaylasına Çavuşlu beldesinden Karadeniz’e dökülen Çavuşlu deresi (Zıva vadisi) takip edilerek ulaşılabilinir.


“Milli ekonominin temeli tarımdır.”